Olur şey değil!

A -
A +
“İnsanlarımızın birbirinin canına kastedecek kadar insanlıktan uzaklaşmış olması kan dondurmakta!..”   Birkaç yıl önceydi, sanırım Avrupa Konseyinin bir kuruluşu ilginç bir araştırma yapmıştı. Ülkelerin en büyük kentlerinin değişik semtlerine 10 cep telefonu bırakıyorlar. Bakalım kaç tanesi polise getirilecek! Lizbon'da bir telefon polise getiriliyor, getiren ise Danimarkalı bir turist. İskandinav ülkelerinde telefonların hepsi geri geliyor. İstanbul'da da geri gelen yok. İsmail Hami Danişmend’in “Garb Menbalarına Göre Eski Türk Seciye ve Ahlakı” isimli eserini okuduğunuzda Batılıların İstanbul’da karşılaştıkları ahlak üzere hayatı öve öve bitiremiyorlardı. Bugün geldiğimiz nokta ne acıdır ki şimdiki seciye ve ahlakımızın yerlerde oluşudur. Hatta bir adım öte insanlarımızın birbirinin canına kastedecek kadar insanlıktan uzaklaşmış olması insanın kanını dondurmaktadır. Bir de benim yaşadıklarıma bakınız. Auckland'a vardığımız ikinci günü, torunumuz bize okulunu gezdirmeye götürdü. Önce öğretmeni ile tanıştırdı. Ağaçlarla kaplı, sanırım yüz dönüm kadar olan bir yerde yapılmış okul alanını gezdiriyordu. Size okul alanını anlatmayacağım. Bunu pek çoğunuzun anlaması ve kabul etmesi, inanın imkânsız. Eğer ben de görmeseydim, en azından benim için de öyle olabilirdi. Gezerken Defne, elindeki şekerleme kutusunu düşürdü ve şekerlemeler çimlerin üstüne dağıldı. Defne bunları toplamaya başladı. Biz de ona, "şekerlemeleri yemeyi düşünmüyorsun, herhâlde" dedik. "Tabii yemeyeceğim, küçük sınıflardaki arkadaşlarının yememesi için topluyorum" dedi. Şaştık tabii. Öyle ya, bu çocuk Yeni Zelanda'ya taşınalı daha 3 yıl olmuştu.   Okul dönüşünde evlerinin bulunduğu ara sokakta, beraberce karşı kaldırıma geçmek isteyince, "beni trafik kurallarını çiğnemeye teşvik etmeyiniz" diye söylendi. Bir gün de sahilde gördüğü bir cam parçasını, kimsenin ayağına batmasın diye yerden alıp çöp kutusuna attı. Bitti mi anlatacaklarım? Hayır. Ümran bir kaktüsten küçük bir yaprak koparmak isteyince kıyameti kopardı. Türkçesinin yetersizliğinden dolayı, bir konuyu yanlış anladı ve "Ben büyükbabam için yalan söyleyemem" dedi. Bütün bunları torunumu övmek için değil, Yeni Zelanda'da insanların nasıl eğitildiğini, ne kadar bilinçli, şuurlu ve toplumsal duyarlılığa hazırlandığını anlatmak için aktarıyorum. Ülkedeki genel kural şu: "Bizim ülkemiz dürüstlük içinde kalkınmıştır. Yalana af ve zaman aşımı yok. Hiçbir yetkilinin vatandaşı kandırma, aldatma, yalan söyleme hakkı ve yetkisi yok!.."              Prof. Dr. O. Nuri Yıldırım-Antalya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.