Yıldızları tutacak gibiydim…

A -
A +
“Birkaç adım atıp, sendeleyip düşüp bayıldı asker. Hemen su ve kolonya ile ayıltmaya çalıştık...”
 
 
Er dışarıyı kolaçan edip bir dakika sonra “Allah!” diye feryat ederek içeri girince çevremi sarmış okuduğum kitabı dinleyen askerlerime “tam siper” emrini verirken ben de tabancamı kapıp kapının yanına seğirttim.
Bu sırada mermi namluda herkes silahını kapıya doğrultmuş hâldeydi. Şanlıurfa'nın Harran ilçesinden Onbaşı İsmail Biltekin de ayakta G3'ünü kapıya doğrultmuştu. Bu arada, aklımdan üç şey geçti. Terörist baskını, yaban domuzu ya da elektrik çarpması… Çünkü o sıralar terörün azgın zamanlarıydı. Her an baskın olabilirdi.
Saniyeler içinde yaşadıklarımızı anlatıyorum. Hepimiz merakla bekliyorduk ki, kapıya omuz vurup içeriye bizim Selim girmesin mi? Şırnaklı esmer Selim gitmiş yerine bembeyaz yüzlü biri gelmişti. Birkaç adım sendeledikten sonra düşüp bayıldı. Hemen su ve kolonya getirip ayıltmaya çalıştık.
Bu arada kapı açıktı ve dışarıdan feci bir ayaz içeri savruluyordu. Hazır kıtayı orada bırakıp hızlıca dışarıyı kolaçan ettim. Gökyüzü ne kadar berrak idi. Sanki uzansam yıldızları tutacak gibiydim. Bir şey göremeyince hızla geri döndüm...
Selim ayılınca ne olduğunu anlatmasını istedik. O da, heyecanla ve tatlı bir doğu şivesiyle söze başladı:
"Komutanım! Yemekhaneden dışarı çıktım. Uzman Onbaşımın odasına baktım, sonra sizin odaya ve daha sonra da teçhizat odasına baktım. Bir şey göremedim. Bir de en uçtaki mescit olarak kullanılan çok küçük bir odayı da kontrol edeyim dedim.
Kapısını açar açmaz bir de ne göreyim? Baştan aşağı beyaz kıyafetler içerisinde aksakallı ve nur yüzlü birkaç ihtiyar vardı.
İmam olanı kollarını açarak beni içeri davet etti. Ben de korkudan bağırıp kaçtım!" diye hadiseyi anlattıktan sonra bütün gözler bana çevrildi. Önde ben, arkamda Uzman Onbaşı ve sonra diğerleri korkuyla karışık tarifi mümkün olmayan duygularla mescidin yolunu tuttuk...

Ne yalan söyleyeyim ışığı açıp açmamakta tereddüt geçirdim. Sonunda takat getiremeyiz diye, önce ışığı açtım sonra da kapıyı. Tabii, gitmişlerdi. Herkes bir garip olmuştu. Galiba benden bir açıklama bekliyor gibiydiler. Ben de okuduklarımdan bildiğim kadarıyla, üç ihtimal olabileceğini ve endişe edilecek bir durum olmadığını aksine sevinmemiz gerektiğini söyleyerek teskin etmeye çalıştım. Neydi bu üç ihtimal? Herkes ağzımın içine bakıyordu… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.