Hiç şikâyet etmeden gitti...

A -
A +
“Hele parmaklarını görseniz toprak gibi şerha şerha yarılmış, lime lime ayrılmıştı sanki...”
 
 
Eskicilik yapan babam suni derileri önce Diyarbakır’dan alıyordu. Sonra Gaziantep’te daha ucuz olduğunu duyunca oradan almaya başlamıştı. Mahmut ve Hayrullah abilerim ana malzemeyi getirir getirmez babam keskin bıçak gibi olan keskisiyle pençe olacakları keser ve birazını ayırırdı. Tedarikli çalışırdı her zaman.
Babamın çivileme işini seviyor ve hafifçe becerebiliyorum. Ama dikiş işi zordu. Hayret ediyorum, babam ayakkabıların ucuna zorlanmadan kocaman elini nasıl sokar ve buraları dikerdi? Babamın elleri büyükçe, esmer ve çatlaktı. Ellerinin çizgileri arasında kocaman yarıklar vardı. Hele parmakları... Toprak gibi şerha şerha yarılmış, lime lime ayrılmıştı sanki...
Çivilemeye başlamadan önce çivi kutusundan küçük bir avucu alır, leblebi gibi ağzına atar, sonra da ikide bir elini ağzına atıp çıkardığı çiviyi ayakkabıya çakardı. Ben çivilerin babama iki açıdan zarar verebileceğini hesaplardım. Biri çivilerin ağzına batması, ikincisi de boğazına kaçmasıydı. Bunu kendisine sorduğumda ferahlıkla güler ve şu cevabı verirdi: “Oğlum çivileri dilimle dişlerimin arasına dizerim. Lâzım oldukça bir tane alıp çakarırım. Benden habersiz yerlerinden asla kımıldamazlar, korkma!”...
Aradan yıllar geçti. Babam bir gün dikine konulmuş suni deri toplarının üstüne devrilmesiyle belini incitti. Büyük acılar yaşadı, hastaneye kaldırıldı. Daha sonra kaburgalarının kırıldığı öğrenildi. Velhâsıl çalışamaz hâle geldi. Ardından felç geçirdi o dağ gibi adam. Mecburen evde oturmaya başladı. Yaşı doksana yaklaşmıştı zaten. O pazar ve bayram günleri bile çalışan, çalışkanlığıyla memlekette nam salmış babam, artık evden dışarıya adımını atamaz olmuştu.
Ve bir gün çok sevdiği işinden, dükkânından uzaklaşmak zorunda kalan sevgili babam, vade dolunca, fani dünyadan da ayrıldı. Bütün sevdikleriyle helâlleşip onlara veda etti. Şimdi, Şeyh Musa Kabristanı’nda rahmetli annemin yanında yatıyor. Onu sevgiyle, saygıyla, hasret ve dua ile anıyorum. Ruhun şâd, kabrin nur, mekânın cennet, menzilin mübarek, makamın âli olsun aziz babacığım.
İnan ki seni memleketteki bütün dostların unutmadı. Yoksul ama bahtiyar olan köylüler, şehre indikçe uğrayıp seni sordular. Vefat ettiğini duyunca da rahmetle, minnetle ve şükranla andılar…
          Mehmet Nuri Yardım
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.