Sevildiğimi anladığım gece...

A -
A +
“Biraz daha ileri gidince suyun azaldığı ve yavaşladığı bir yer beni biraz ümitlendirmişti...”
 
Tatilde oynamak hoştu… O gün arkadaşlarla köyümüzün yukarısında bulunan Melikgazi tepesine gittik… Orada çıkan buz gibi sulardan içip çocukça oyunlara daldık. Ne araba sesi, ne bilgisayar ne cep telefonu yoktu çocukluğumuza ortak olan… Koca yayla alabildiğince bizimdi… Bir ara ileride göğe yükselen kocaman bir çınar ağacına tırmanmaya başladım. Ne kadar vakit geçti, arkadaşlarım nerede farkında bile değildim. Dengemi kaybedip yere çakıldığımı biliyorum. Sonrasını hatırlamıyorum. Bayılmışım. Kendime geldiğimde etraf karanlıktı. Arkadaşlarım belli ki beni fark etmemişler köye geri dönmüşlerdi. Koca dağda yerde yatıyordum. Karanlığın bastırmasıyla korkudan ağlamaya başladım. Ama ağlamak çare değildi. O korkunç ve tehlikeli vadilerden geçerek de olsa eve dönmem gerekiyordu. Ailemin beni aradığı aklıma bile gelmiyordu. Adım attıkça vücudum bıçak saplanmış gibi ağrıyordu.
Bir yandan ağrı, bir yandan açlık, bir yandan karanlık ve korku… Nihayet dağın eteğindeki derenin kenarına geldim. Derenin suları kabarmış gibiydi. Coşkun akışın gürültüsü beni ürküttü… Biraz daha ileri gidince suyun azaldığı ve yavaşladığı bir yeri gözüme kestirdim.
Civarda bulduğum bir tahta parçasının yardımıyla karşıya geçmeye niyetlenirken o güne kadar hiç karşılaşmadığım bir mahlûk çıktı karşıma. Köpekten küçük kediden büyük bu hayvan bana doğru yaklaştıkça tüylerim diken diken oldu. Ağzım kurudu. Korkum zirve yaptı. O da karşıya geçecekti galiba. Korkudan yüreğim ağzıma geldi. Bildiğim duaları okumaya başladım. Bir yandan da tahta parçasıyla kendimi korumak üzere hazırlık yapıyordum. Hayvan suya girip girmemek arasında kaldı. Sonra geri dönüp karanlıkta kayboldu… Şükür kurtulmuştum. Beterin beteri varmış dedim. Açlık susuzluk bir yana korku bambaşka bir şeydi…
Derenin karşısına geçince sanki evimizin bahçesine gelmiş gibi rahat hissettim kendimi. İleride harabe bir değirmen vardı. Oraya vardığımda her tarafım sızım sızım sızlıyordu. Orada yine kendimden geçmişim. Neden sonra kendime geldiğimde kulağıma önce bir düdük sesi sonra bana doğru yaklaşan sesler duydum… Gelenler köylümüzdü… Ağabeyim ve babam ise sürekli sağa sola avazı çıktığı kadar ismimi çağırıyorlardı… Dünyalar benim oldu. Hayata tekrar dönmek ve bir arayanının, seveninin olması ne güzel bir duyguydu… Allah kimseye sahipsizlik ve çaresizlik vermesin.
            Ahmet Keleş-Çankırı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.