Denize benzetiyordu kendini...

A -
A +
“Tonlarca ağırlığındaki gemiler batmaz da denizde bir küçük iğne hemen dibe batar...”   “Biri daha geldi koğuşa” dediler...  Gelendost'ta elma bahçesinden tutup getirmişler. Çalışıp eşiyle oğlunu bir de anasını geçindirecekmiş. Eski püskü spor ayakkabıları çamura bulanmış, saç-sakal birbirine karışmış; sağ elinin titreyişi uzaklardan fark ediliyor; yürüyüşünde de dengesizlik olduğu hemen anlaşılıyordu. Adı Esad El-Hasan. Suriyeli. 25 yaşında. Bu isimle çağrılmak istemiyor “Sadullah deyin bana” diyor. “Koluna ne oldu?” diye soruyorlar. Yarım yamalak Türkçesiyle anlatmaya çalışıyor. Ben de zaman zaman yarım yamalak Arapçamla tercümanlık ediyorum. “İnşaattan düştüm” diyor. Yıllar önce Ürdün’e çalışmaya gitmiş. Birkaç yıl amelelik yaptıktan sonra yavaş yavaş usta olmak üzereyken iskeleden düşmüş garibim. Tam 40 gün komada yatmış. Öldürmeyen Allah öldürmez derler, ölmemiş. Komadan çıkmış ama beyinde ciddi zedelenme olduğu için denge problemiyle birlikte sağ elde istemsiz hareketler, titremeler kalmış... Denize benzetiyor kendini. Birkaç kez anlattıktan sonra zorlukla çözdüm meramını. Şöyle ki, deniz, tonlarca ağırlığındaki gemileri taşır ama gram ağırlığı olmayan bir iğneyi taşıyamaz. İğne hemen dibe batar. “Ben de elma kasalarını taşıyabilirim ama ince işleri yapamam.” Gerçekten bir defasında ondan su istemiştim de yarısından fazlasını dökmüştü. Meydancı Alâeddin bana bu yüzden çıkışmıştı. Benim masaya verdiler. Diğerine alacak değiller ya. Parası olanı alıyorlar o masaya. Koğuşa ilk geldiğimde beni de oraya almışlardı. Bir de masaya kabul parası aldılar benden 150 lira... “Sanki sordular bana masada beraber yiyoruz” diye. Güçsüzlere kantin yazdırıyorlar. Kavurmayı onlar götürüyor. Bize de zeytine talim etmek kalıyor. Önceki zalimlere hiç ses çıkaramıyorduk ama şimdikine hiç değilse masadan ayrılacağımı söylemiştim de 'sen bilirsin' dedi. Bunun hıncını çıkarmak için az uğraşmadı benimle. Ama olsun, hiç değilse ne yiyip ne yemeyeceğime kendim karar veriyorum... Sadullah masamda olunca mecburen dadılığını da üstlenmem gerekti. Yemeğin yarıdan fazlası dökülüyor çünkü. Sağ el titremekten ağıza gitmiyor, sol elle de beceremiyor. Tabağın üzerine eğilerek mesafeyi azaltıyor ama gene de çoğu boşa gidiyor. Hele son kısımlarda hiç beceremiyor.  DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.