Mert bir delikanlıymış...

A -
A +
   “Günümüzde hastasıyla hemhâl olan merhamet abidesi tüm hekimlerimizi saygıyla anıyoruz...”   Sağırlar okulunda etüt öğretmeni iken sınıfta bayılmış hâlde bulup acilen hastaneye getirdiğimiz öğrencimiz Ferhat’ın durumunu anlatmaya devam ediyorum... Birkaç işlemden sonra Ferhat yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Ben Ferhat’ın bu durumunu gördükçe tedirginliğimi üzerimden atmaya, rahatlamaya başladım. Az sonra da normale döndü... Bu arada da ilgili şahsın nöbetçi doktor olduğunu, o anda odasında uyuduğunu kendi ağzından öğrenmiş olduk. Ortam yumuşadıkça karşılıklı konuşmalar da olumlu şekilde ilerliyordu. Doktor bana dönerek; -Babası mısınız çocuğun, dedi. -Hayır öğretmeniyim dedim. O anda doktorun sanki dudakları uçukladı. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Gayriihtiyari konuşmaya başladı: -Yanlış duymadım galiba, siz bu çocuğun öğretmeni misiniz? -Evet dedim. -Peki bu üzerinizin batmış durumu, gösterdiğiniz ilgi, telaş neyin nesiydi? Üstelik elin çocuğu için bana bağırdınız, hakaret ettiniz. Anlayamıyorum. Doğruydu anlamakta güçlük çekiyordu. Üstelik çocuk hastanesi doktoruydu. Bir öğretmende olan sevgi onda yoktu... -Bu çocuk benim öğrencim. Yatılı olarak okuyor. Babası bana emanet etti. Artık benim oğlum oldu. Babasının gözü arkada kalmamalı. Konuşmalarımı dinleyen doktor, bir yandan da Ferhat’ın elini tutan bana dönerek üzgün bir tavırla; -Hocam yaptığım davranışlardan dolayı çok mahcubum... Ben aynı zamanda bir babayım. Sizin yaptığınız sevgi ve özveriyi ben kendi çocuğuma bile gösterememişim. Bana insanlık dersi verdiniz. Bu akşam benim için dönüm noktası olacak. Galiba bundan sonra hayatım farklı olacak... Mert bir delikanlıymış. Hastaneden çıkarken Ferhat’la şakalaştık. Kendisine çok korktuğumu söyledim. O da elbiselerimi göstererek “bunlar ne olacak” şeklinde işaretle sordu. Gülümsedim: -Sen kurtardın ya gerisi kolay. Gece saat 00.30 civarında eve geldim. Berbat bir kılığım vardı ve çok yorgundum. Eşim; -Yine ne oldu, dedi. -Bir şey yok, her şey yolunda. Berbatım, yorgunum ve mutluyum dedim... O “hiçbir şey anlamadım” şeklinde başını salladı, haklıydı. Ancak gecenin bu saatinde bu moralle bir şey anlatılamazdı. Olanları sonra anlatacaktım zaten. Artık biraz uyumak lazımdı yarın üniversitede sınavım vardı zira...          Seyfettin Karamızrak
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.