Adı da Cemal değilmiş!..

A -
A +
“Ağabeyinin ölümünden sonra Hasan Amca kendisini ismini hep Cemal diye biliyormuş...”
 
Yaşlı amcanın aynanın karşısında neden böyle konuştuğunu da çözmem kolay olmuştu... Omuzuna şefkatle dokundum:
“Gel amca biz yan tarafa girelim. Orada namazımızı kılalım. O gelmezse gelmesin. Nerede kılarsa kılsın namazını!”
Yaşlı adam hâlâ öfkesine hâkim olamadan konuşuyordu:
“Ama burası kadınlar mescidi. Ayıptır günahtır. Erkekler burada namaz kılamaz. Bak kadın ayakkabısı var...”
Adamın bu tür hareketlerini gören eşimin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Korkmuşa benziyordu. Yaşlı adamın koluna girip tekrar yan taraftaki erkekler mescidine girdim. Ben namazımı bitirdikten sonra yaşlı adamı beklemeye başladım. Ama yaşlı adamın namazı bitecek gibi değildi. Secdeye varıp kalmaktan gücü tükenmişti. En nihayet dayanamayıp seslendim:
“Amca senin namazın bitti. Allah kabul eylesin. Gel çıkalım biraz sohbet edelim...”
Adamcağız sözümü dikkate aldı… Namazını bitirmiş olarak selam verip zorlanarak kalktı…
Dedim ki kendisine: “Sahi adın neydi senin amcacığım, nerelisin?”
Yaşlı adam eğer ismini unutmadı ve doğru biliyorsa adının “Cemal” olduğunu söyledi…
Mescitten çıktıktan sonra daha birkaç adım atmıştık ki benden daha bir genç adamın telaş içinde ona seslendiğini duydum:
“Baba neredeydin biz de yarım saattir seni arıyoruz!..”
Cemal Amcanın oğluna durumu nasıl anlatmalıydım? Acaba babasının Alzheimer rahatsızlığı olduğunu biliyor muydu? Bu yeni başlangıçlarda eğer dikkat edilmez ise yaşlandığı için böyle yapıyor gibi de algılanabiliyordu çünkü…
Onu incitmeyecek şekilde izah etmeye çalıştım. Bu sırada öğrendim ki Cemal Amcanın gerçek adı Hasan’mış...
Cemal, onun yıllar önce ölen abisinin adıymış. Onun ölümünden sonra Hasan Amca kendisini hep Cemal diye biliyormuş... Acıdım... Üzüldüm... Allah kimsenin aklını almasın… Böyle bir hastalık ile imtihan etmesin. Ben yanlarından uzaklaşırken oğlu Hasan pardon Cemal Amcaya hâlâ söyleniyordu.
“Baba sana kaç kere söyledim. Gözümüzün önünden ayrılma” diye; “bir gün kaybolacaksın...”
Oysa babasını doktora götürse ve Alzheimer rahatsızlığının hangi aşamada olduğunu öğrense ve kendi de ona göre nasıl davranacağı konusunda bilgi alsa çok iyi olurdu… Çünkü bu hastaların en büyük özelliği gitmek… Çocukluğuna, köyüne, memleketine gitmek… Bu öyle bir arzu ki susuz insanın su aramak için gitmesi gibi...
         Şahin Ertürk-Kütahya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.