Film içinde film…

A -
A +
“Çok utandım o çocuktan ve çocuğu karşısında şaşırıp çaresiz kalan annesinden...”   1992 yılıydı. Türkiye film sektörünün kalbi Yeşilçam’ın emekçileri mesleki olarak zor günler yaşıyordu. Film çekimi yok gibiydi. Piyasaya yabancı film ve diziler hâkimdi. Rahmetli Enver Ören Ağabey TGRT’yi kurduğunda yerli filmlere başlanmıştı… Tarihî filmlerle birlikte İslâm büyüklerinin filmleri de hızla yapılmaya başlanmıştı. Bugün kanallarda ilgiyle seyredilen birçok projenin temelleri de aslında o zamanlarda atılmıştı... Sözü fazla uzatmayayım. 27 yıl öncesinde böyle bir film çalışmasında yaşadığım hatıramı anlatayım. Alaeddin-i Attar Hazretlerinin filmiydi. Bahaeddin-i Buharî Hazretlerini canlandırması için birçok sanatçıyla görüştük, fakat hep bir engel çıktı. Nihayet merhum Macit Abiyle (Flordun) anlaştık. O zamanlar Macit Abiye sinema sektöründe espri mahiyetinde ''TGRT’nin kadrolu evliyası'' diyorlardı. Çekim aralarında konuşur sohbet ederdik. Sohbetlerimiz genelde tecrübesinden istifade edebilmemiz için bizim sorularımızla geçerdi. Hatırladığım kadarıyla konu eski bir filmde yaptığı sarhoş tiplemesinden açıldı. Sarhoşu oynamanın zor olduğundan ve herkesin yapamayacağından bahsetti. Rolünü anlatırken gayet mütevazıydı. Oynadığı sarhoş rolünü anlattıktan sonra nasıl oldu bilemiyorum ama sohbet içkiyi nasıl bıraktığına geldi. “TGRT’nin kadrolu evliya oyuncusu oldum ya” diye gülümseyerek söze başladı. Yaptığımız ilk filmler yayınlanıyor ama o sırada filmlerde sadece rolümü yapıyor, hiç etkilenmiyordum. İçki içmeye de devam ediyordum. Film çekimleri dışında Yeşilçam Sokağı’na gider, bir kaldırımda oturur içkimi içerdim. Yine bir gün sokakta (Yeşilçam Sokağı) yanımda içki şişesi, kaldırımda oturuyorum. Tabii başımızda sarık, yüzümüzde sakal, üstümüzde de cübbe yok. Karşı kaldırımdan bir anne ve elini tuttuğu dört beş yaşlarında bir çocuk geçiyordu. Öylesine, dalgın bakarken, birden elimde içki şişesi çocukla göz göze geldik. Çocuk aniden “Anne bak evliya amca!” diye beni gösterdi. Şişeyi nasıl saklayacağımı bilemedim. Sakladım ama kendimi hırsızlık yaparken yakalanmış gibi hissettim. Çok utandım çocuktan ve çocuğu karşısında şaşırıp çaresiz kalan annesinden… “İnsanlar seni evliya amca olarak biliyor” dedim, kendi kendime o an içkiyi bırakmaya karar verdim. “O yaştaki bir çocuğun beni sarık, sakal, cübbe yokken tanıması ve bağırması hiç aklımdan gitmiyor'' demişti...              Mehmet Tuncer-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.