“Allah sizi ıslah eylesin!..”

A -
A +
Babam bu duruma çok üzülüyor. Kalbi çok kırıldığı hâlde beddua etmiyor.
 
Babamı ikna eden üç arkadaşının kiraya verdiği benzin istasyonuyla ilgili yaşananları anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Ama elinde avucunda ne varsa, köylüden de kamyon yükü borç ederek doldurmuş bu depoları… Öyle bir söze bırakılıp gidilir mi? Gidilmez ama bu işe nasıl bir çare bulacaklar… O dönemin insanının ha deyince polisi aramak, mahkemeye koşmak gibi bir düşünceye sahip olmaması da ilginç aslında… Belki de kendi bireysel meseleleriyle devleti meşgul etmek istememek gibi bir hassasiyetleri vardı kim bilir…
Düşünüp dururken aklına son çare olarak bir fikir geliyor babamın. Ertesi gün kendi adamlarına tembihleyip sabahın erken vaktinde benzinlikte buluşuyorlar. İstasyonu devir aldığını söyleyen adamlar gelene kadar benzin satmaya başlıyorlar…
Adamlar gelince şaşırıyor ve babamları dışarı atmaya zorluyorlar… Fakat başarılı olamıyorlar. Babamlar depodaki benzini bitirene kadar pompanın başını terk etmiyorlar.  Yine şükür ki o zaman insanlar birbirine yine de saygılıymış… Dövüş filan yapmıyorlar… Tabancaya bıçağa filan sarılmıyorlar… Sadece birbirlerine kendi haklılıklarını anlatmaya çalışıyorlar...
Bu böyle devam ederken babam işin daha kötüye gideceğini anlayınca kandırıldığını kabul ederek işten vazgeçiyor. Nihayetinde adamlar da o üç sahtekâra para saymış...
Babam o kadar zararla istasyondan çekiliyor… Tarla bağ bahçe neyimiz varsa satıp borçlarını ödemeye çalışıyor…
Daha sonra anlaşılıyor ki o satın aldık biz diyenler de o üç kişinin adamlarıymış. Babamı uzaklaştırmak için bunu yapmışlar… Babam bu duruma çok üzülüyor. Kalbi çok kırıldığı hâlde beddua etmiyor. “Allah sizi ıslah eylesin” diyor...
Ne oldu peki? Babam bir müddet sonra durumunu düzeltti yine… Ama o üç sahtekârdan birisi felç oldu… Tam on üç sene sefil bir hayat yaşayıp öldü… Bir diğeri kendi arabasında feci bir trafik kazası geçirerek olay yerinde öldü.. Bir diğeri de amansız bir derde müptela olup hastanede yatmaya başladığında babam o hâliyle bile onun ziyaretine gitti. Hatta “yiyip içmişliğimiz vardır” düşüncesiyle çocuklarına da nafaka yardımında bulundu. Adam babama;
“Ahmet Ağabey, hakkını helal et ne olur?” diye yalvardı. Babam ise ne ettim dedi ne de etmedim… Cevap vermeden çıkmış… O da hastaneden çıkamadı… Hiç unutmuyorum bu sözü: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...”
            Osman Derviş-İzmit
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.