Hayat bize güzeldi…

A -
A +
“Eşim de ben de birbirimiz kavuşmuş muradımıza ermiş, şükür yuvamızı kurmuştuk…”
 
Her akşamüstü mahallenin kuru yemişçisine uğrar çocuklara oradan biraz fındık fıstık leblebi almaya çalışırdım. Ama onlar ille de gofret, çikolata filan isterlerdi. Bir akşam yine böyle hangisini alacağıma karar veremeyip kendi kendime mırıldanmışım:
-Ya bu çocuklar da bir acayip oldular. Alsan bir türlü almasan bir türlü, ömür törpüsü bunlar…
Hemen arkamdan bir el dokundu omuzuma… Dönüp baktım, hayli yaşlıca elinde baston bir ihtiyar adamcağız…
Göz göze geldik… Bana manalı manalı baktı bir müddet… Sonra acı bir tebessüm ile sordu:
-Çocuğun var mı?
-Var amcacığım şükürler olsun…
Sonra bir elime baktı, bir dükkâna çevirdi gözlerini… Dedi ki:
-Benim de olsaydı da, ha şu gördüğün dükkânı önlerine yığsaydım…
Ben afalladım… Kuru yemişçi ile göz göze geldik… Bir tuhaf durum vardı ama ne cevap vereceğimizi bilemedik… İhtiyar gözünü kapıya çevirip bizden başka kimse olmadığını anlayınca “vaktini alır mıyım bir şey anlatsam?” dedi.
-Estağfirullah amca, buyur seni dinliyorum…
-Ben 78 yaşında tek başına bir ihtiyarım… Gençliğimde kimselerin istemeye cesaret edemediği dünyalar güzeli kıza dünür gönderdim… Hâlimiz vaktimiz yerinde sayılırdı… Yakışıklıydım… Gençlik bir başka… Kızın da bende gönlü vardı… Birbirimizi çok seviyorduk…
Ailelerimiz dünür oldular… Üç gün üç gece sürecek anıyla şanıyla bir düğün yaptık… Hayat bize güzeldi… Her ikimiz de birbirimizle muradımıza ermiş, yuvamızı kurmuştuk…
Düğünün üzerinden bir sene geçtiğinde bizim mutluluğumuz yerini ufak ufak endişelere sevk etti… Anneme soruyordu komşular, “gelinin çocuğu ne vakit oluyor komşu?” Anam ne cevap vereceğini bilemiyordu… Eskiden mahalle böylesi konularda çok meraklıydı…
Ha bu sene ha bu sene derken aradan üç sene geçti… Artık nerede bir çocuk görsem benim de hanımın da gözleri buğulanıyordu… Annemler hanımı doktora götürüyor muayene ettiriyor kulaktan duyma ne yöntemler varsa hepsini uyguluyorlardı ama çocuğumuz olmadı bir türlü…
Artık çevremde arkadaşların sözleri olmasa da bakışları da beni rahatsız etmeye başlamıştı. Beş sene geçmişti evliliğimizin üzerinden… Bir koca beş sene bana yirmi beş sene gibi geliyordu… Acı olsa da kararım kesindi… Artık bu evliliği sürdüremezdim…
Eşim yalvarıyordu: “Bir de sen kendine baktırsan!..” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.