Deniz’in gözyaşları...

A -
A +
 “Deniz’le biraz daha konuşup yetim olduğunu öğrenince yüreğimin sızısı daha da arttı...”
 
Aradan yirmi yıl geçse de daha dün gibi hatırlıyorum… 2000’li yılların başıydı. Hatay’ın Narlıca Beldesi Yolağzı İlkokulunda sınıf öğretmeni olarak görev yapıyordum.
Teneffüslerin birinde dershaneden çıkmamış, pencereden bahçede oynayan çocukları izliyordum. Gözüm başka bir sınıfın öğrencisi Deniz’e takıldı. Deniz Ağlıyordu… “Acaba neden?” diye kafama takıldı… Hızlı adımlarla bahçeye gittim. Deniz’e niçin ağladığını sordum.
”Topum olmadığı için beni oyuna almadılar öğretmenim” demez mi? O an o masum sözler ve içten gözyaşları yüreğimi yaktı… İçim sızladı. Herkesin topu mu var ki? Çocuk aklı işte topunun yokluğunu takmış kafasına.
Sıradan düşününce bu böyleydi ama Deniz’le biraz daha konuşunca yürek yangınım biraz daha arttı. Meğer Deniz hem öksüz hem yetimmiş. Anne ve babası hastalıktan arka arkaya vefat etmişler. Ona abisi bakıyormuş.
Evlerinin yerini öğrendim. Okul çıkışı ilk işim ona o zamanlar için çok güzel denebilecek bir top almak oldu. Biz öğretmen olarak çocuklarımızın aynı zamanda her şeyi değil miydik? Evine götürdüm. Abisi karşıladı beni. Deniz’i sordum. Evde olmadığını söyledi. ”Şu topu kendisine verin” dedim.
Daha sonra ben Narlıca’da başka bir okulda çalışmaya başladım. Deniz de ortaokulu okumak için aynı okula gelmiş.
Yine teneffüsteyiz. Bir grup meslektaş konuşuyorlar. Deniz’den bahsediyorlar. Söz dinlemediğini, saygısızlığını haşarı olduğunu vs. anlatıyorlar. Hep bu konuşmaları bahçede oynayan Deniz’i göstererek yapıyorlar...
“Arkadaşlar, birkaç dakikanızı almak istiyorum. Lütfen izleyin” dedim. Deniz’i çağırdım. Okulun bahçesine atılmış çöpleri göstererek “Deniz şu poşeti alıp çöp kutusuna atar mısın?” dediğimizde Deniz’in cevabı hepimizi şaşırttı: ”Hocam sen emret bahçeyi temizleyeyim.”
Arkadaşlar vermek istediğim mesajı almışlar, ince düşüncelere dalmışlardı...
Yıllar geçti Deniz büyümüş, yuva kurmuş, çocukları olmuştu. Kendi işini de kurmuştu. Rabbine şükretmeyi de ihmal etmiyordu.
Beni her gördüğünde ellerime sarılıyor, gözleri ışıl ışıl parıldayarak kendisine çok yakışan gülümsemeyle “hocam o topu hiç unutmuyorum” diyordu.
Deniz yavrum seni yetim bırakan Allah kullarına yetime karşı merhamet ve şefkat göstermeyi de ihsan etmiştir… Bir top ne ki? Keşke çok daha fazlasını yapabilseydim… Hakkını helal et...
         Abdullah Aydın-Emekli Öğretmen/Hatay
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.