“Niye söyledin, sus!..”

A -
A +
“Necibe Cice’min beyi Çanakkale Harbi'nde şehit düşmüş. Otuzlu yaşlarda üç çocukla dul kalmış...”
 
 
Bu hatırayı bir yakınımdan dinledim. Anlatacağımız Necibe Cice onun cicesi… Dedi ki:
“Bu yaşananlar anneannemin annesi Necibe Cice’min başından geçmiş. Herkes ona 'Cice' derdi. Bilecik'in Ahmetler köyünde, macırların yani muhacirlerin büyükanne, yenge, hala manasına kullandıkları bir kelimedir cice…
Kendisi uzun yaşayıp ben altı yaşındayken vefat ettiğinden bize masal anlattığını bile net hatırlıyorum.
Necibe Cice’min kocası, yani büyük dedem Çanakkale Harbi'nde şehit düşmüş. Ah Çanakkale nice körpe gelinleri dul, nice evlatları yetim bıraktın sen… Nice ocaklara incir ağacı diktin… Necibe Cice’m kocası şehit düştüğünde otuzlu yaşlarında 3 çocukla dul kalmış. Bir daha da evlenmemiş. Bir zaman sonra, cicemin kapısına ihtiyar bir adam gelmiş, cicemden ekmek istemiş. O yıllarda ambarlarda buğday az, sofralarda ekmek az… Yokluk kol geziyor…
Cicem bu ihtiyara merhameten çocuklara seslenmiş; “Ekmeklikten bir somun getiriverin hadi bakem kızçeler” demiş.
Çocuklar o an için pek de taze olmayan ekmeklerinden bir somun getirmiş, ihtiyara vermişler. Sonra dışarı çıkıp baktıklarında ihtiyar dedenin ekmeği götürmediğini görmüşler.
“Herhâlde taze olmadığından beğenmedi” diye düşünmüşler...
Aradan bir hafta geçince cicem bir şey fark etmiş. Ekmeklikte bir azalma olmuyor. Normalde bitmesi gereken ekmekler bitmiyor. Aradan iki ay geçiyor, komşular akrabalar ekmek yapıyor, ama cicem yapmıyor. Görümcesi merak içinde cicemi sıkıştırıyor fakat cicem şuurlu kadın anlamış bu gelenin Hızır aleyhisselam olduğunu. Bu sırrı ifşa edince nimetin elden gideceğinin farkında… Bu hakikatten korkup kimselere sırrını vermek istemiyor.
Fakat yaklaşık altı ay sonra görümcesi iyice meraklanıp olayı yanlış yerlere çekiyor. Diyor ki cicemi mecbur bırakmaya zorlayıp. “A bre Necibecik zen dul kadının birisin. Hiç de ekmek yapmeyon… Aba söyler misin bakem kim sana ekmek getiriyor?” diyor.
Cicem de fitne çıkacağından çekinip kendini mecbur hissedip anlatmaya başlıyor. Tabii görümcesi “sus, sus” deyip dizlerine vuruyor ama tabii ki iş işten geçmiş...
Aradan bir hafta geçmeden ekmeklik boşalmaya başlıyor. İşte bizim ecdadımız böyle güzel insanlardı. Ruhları şad olsun...
       Mustafa Dündar-Bilecik
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.