Gümülceli’ye ilk gidişim...

A -
A +

Hasan Abi ile tanıştım. Vakit akşama yaklaştı. Hacı Nuri Abinin evini sordum... 

Gümülceli kasabası Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı bir belde. Saruhanlı’dan yaklaşık 17 km uzakta Turgutlu ilçesine sınır bir belde.

Bu şirin beldemiz bereketli Gediz Havzasının kıyı tarafında bulunan yemyeşil çekirdeksiz üzümüyle, zeytiniyle, şeftalisiyle, pamuğuyla ve her çeşit ürünün yetiştiği verimli bir belde. İnsanları da mütedeyyin misafirperver saf ve temiz...

Pazarlama yaptığım 1987 yılında o beldenin okuluna birkaç koli tebeşir ile iki takım Rehber Ansiklopedisi siparişini aldım. Şirketimizin müdürü Cahit Abiyle aramızda şu konuşma geçti:

-Abi ürünleri oraya nasıl götüreceğim?

-Saat 3’te oranın arabası eski garajdan kalkıyor. Seni taksiyle oraya bırakırım, gidersin.

Cahit Abi beni garaja getirdi:

-Abi geri dönmem akşamı bulur. O saatte dönüş arabası var mı? Mesafe Manisa’ya 70 km...

-Yok, orada kalmak zorundasın.

-Gümülceli’de kimseyi tanımam nerede kalacağım?

-Belde merkezinde inersin orda iki bakkal var. Birinin adı Hulusi, diğerinin adı Hasan Hüseyin’dir. Ürünleri bakkallardan birine bırak. Selamımı söyle. Ürünleri teslim edersin. Akşam da Hacı Nuri’nin evinde kalırsın.

O beldeye ilk defa gidiyordum. Gümülceli arabasına bindim. Bir saat sonra ikindi vakti belde merkezinde indim. Ürünleri Hulusi Abinin dükkânına bıraktım. Birlikte Hasan Abi ile tanıştım. Okulun ürünlerini teslim ettim. Vakit akşama yaklaştı. Hacı Nuri Abinin evini sordum. Tarif ettiler. Hiç tanımadığım birinin evine gidiyorum ya, biraz utangaç biraz endişeliyim. Yürüyerek çift kanatlı büyükçe tahta bir kapının önüne geldim. Kapının zili de yoktu. Kapıyı afif araladım “Hû kimse yok mu?” diye içeriye seslendim. Biraz sonra kara yağız, orta boylu, saçları bıyıkları simsiyah yakışıklı bir abi çıktı.

-Buyur kimi aradınız, dedi.

-Hacı Nuri’nin evi burası mı?

-Buyurun Hacı Nuri benim dedemdir.

-Cahit Destici’nin selamı var. Ben onun yanında çalışıyorum. İsmim Orhan, dedim kendimi tanıttım, niçin geldiğimi söyledim.

Biraz sonra Hacı Nuri “vay sen hoş sefa geldin” dedi beni kucakladı. “Buyur buyur içeri geçelim” dedi.

Hacı Nuri’nin büyükçe bir bahçe içinde betonarme bir evi vardı. Yeni yapmış. O günün şartlarında köylerde az bulunan lüks bir ev. Tek oğlu olan Hasan’a yapmış...

Akşam yemekleri yedik, koyu bir sohbete daldık. Sanki kırk yıllık arkadaşız. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.