"Hased, nefis köpeğinin sıfatıdır"

A -
A +
"Kötülük etmeyen temiz bir kimseye iftirâda bulunmak, göklerden de ağır bir suçtur."   Seyyid Burhâneddîn Tirmizî hazretleri Anadolu velîlerindendir. 1165 (H.561) senesinde Afganistan’da Tirmiz'de doğdu. Belh'e giderek Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled hazretlerine talebe oldu. Bütün ilimleri öğrendi ve mânevî yüksek derecelere kavuştu. Hocası, oğlu Mevlânâ Celâleddîn'in terbiyesini ona havâle etti. Bu sırada Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled, âilesiyle birlikte Konya'ya göç etti. Sonra o da Konya'ya geldi. Sonra da Kayseri'ye yerleşti. Sohbetlerinde buyurdu ki: "Hased, nefis köpeğinin sıfatıdır. Çünkü o, dünyâ leşinin başında durmaktadır." "İlmiyle amel etmeyen âlim, itâatte bulunmayan bilgisizden beterdir. Hiç olmazsa ilmi olmayan; 'Bilseydim böyle bir iş yapmazdım' der." "Kötülük etmeyen temiz bir kimseye iftirâda bulunmak, göklerden de ağır bir suçtur." "Bedeniniz mezara girmeden, nefsinizin şerrinden emin olmayın." Talebelerine şöyle nasihat ederdi: "Eğer Allahü teâlâya tâatta bulunamazsanız, hiç olmazsa oruç tutun. Karnınızı aç tutmaya ve acı çekmeye önem verin. Çünkü oruç tutmaktan daha iyi bir tâat yoktur. Peygamber ve velîlerin kalplerinden hikmet pınarları, açlık ve oruç bereketi ile fışkırmıştır. Allahü teâlâya ulaştıracak oruçtan daha iyi bir binek yoktur. Oruç ehlinin duâlarına karşılık verilir ve kabûl edilir. Orucun Allahü teâlâ katında büyük değer ve önemi vardır. Oruç, hikmet hazînelerinin anahtarıdır. Bir kimse bütün kulluk vazîfelerini yerine getirse, fakat mîdesini doldursa hiçbir yere ulaşamaz. Orucu gereğince tutsa, başka kulluk vazîfelerinde kusur olsa bile, yine bir yere erişir. Oruca yavaş yavaş alışmak gerekir ki, sıhhate ziyan gelmesin, insanı işten alıkoymasın." Seyyid Burhâneddîn hazretleri, 1240 (H.638) senesinde bir gün gusül abdesti aldı. Hizmetçisine; "Ecel şerbeti bir bardağa konulmuş bana verilmek üzeredir. Beni yıkamaları için sıcak su hazırla. Dışarıya çık, (Seyyid Burhâneddîn vefât etti!) diye seslen ki, cenâzemde hazır bulunsunlar" dedi. Sonra içeri girip iki rekat namaz kıldı. Sonra Allahü teâlâya niyâza başladı: "Ey hâzır ve nâzır olan Allah'ım! Bana bir emânet verdin. Nihâyet o emâneti benden geri alacaksın" dedi ve; "İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın" (Sâffât sûresi: 102) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu. Bundan sonra; "Yâ Rabbî! Seni ve Resûlünü çok seviyorum, sana kavuşmak arzum son haddine ulaştı. Beni bu sevgime ve arzuma bağışla. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah..." dedi ve rûhunu teslim etti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.