Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz

A -
A +
Namaz kılacak kadar sûre ezberledikten sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmelidir.
 
 
Ahmed bin Muhammed Nehhâs hazretleri tefsir, hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. Mısır’da doğdu. İlim tahsili için, çeşitli memleketlere seyahatlar yaptı. Oralardaki âlimlerden ilim öğrendi. 338 (m. 950) yılında Mısır’da vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli fıkıhtır. İbni Âbidin hazretleri, (Fıkhı öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır) buyuruyor. Bu konudaki hadis-i şeriflerde buyurduldu ki: 
(Dinin temel direği, fıkıhtır.) 
(İbadetlerin en kıymetlisi, fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) 
(Fıkıh bilmeden ibadet eden, karanlık gecede eksik bina yapıp, düzeltmek için gündüz yıkana benzer.) 
(Âlimlerin en hayırlısı da fakihlerdir.) 
(Allah, iyilik etmek istediği kulunu fakih yapar.) 
Kur’ân-ı kerimin mânâsını, yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve bildirmiştir. Tefsir, Resulullah efendimizin mübarek lisanından Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiîne, Tebe-i tâbiîne ve böylece bize kadar sağlam kaynaklarla gelen bilgilerdir.
Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim demektir. Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir. Tefsir, akla değil, nakle dayanır. Ehl-i sünnet âlimlerinin, Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer. Hadis-i şerifte, (Kur’ân-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu.
Tefsir, murad-i ilahiyi anlamak demektir. Kendiliğinden verdiği mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mânâ yanlışsa kâfir olur. Bir kimse, bir âyet-i kerimeyi tefsir ederken, yalnız kendi görüşüne, kendi aklına göre açıklama yaparsa kâfir olur. İşte bu sebepten dolayı, peygamberler hariç, insanların en üstünü olmasına rağmen, Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık, (Kur’ân-ı kerimi kendi reyimle, kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler?) buyurmuştur.
Namaz kılacak kadar sûre ezberledikten sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmeli. Çünkü lüzumlu fıkıh bilgisini öğrenmek farz-ı ayndır. Herkese, işine göre, lüzumlu olan farz-ı ayn olur. Fakat hepsini öğrenmek, Kur’ânı ezberlemekten daha iyidir. Ehl-i sünnet itikadı, farzlar ve haramlar, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Âlimler, bu fıkhî hükümleri âyet ve hadislerden çıkarmışlardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.