Sinoplu gençleri kim tahrik etti?

A -
A +

Barış ve Demokrasi Partisi'ne mensup 4 milletvekili, Karadeniz illerimize doğru yola çıktılar. Bu milletvekillerini iyi tanıyoruz: Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Sabahat Tuncel ve Levent Tüzel. İlk durakları Sinop idi. Maksatlarını şöyle açıklamışlardı: "Barış ve Demokrasi konusunda, halkımızı aydınlatmak istiyoruz." Ancak, Sinop gençliği, topraklarına ayak basan bu siyasilerden çok büyük bir rahatsızlık duydular. İnandılar ki çirkin bir oyunla karşı karşıya bulunmaktadırlar: "Önce, bu siyasîlerin bağlı oldukları partinin, barışla ve demokrasiyle bağdaşır davranışları yoktur dediler. Barış ve demokrasi, bu siyasî partinin iyi seçilmiş bir paravanasından ibarettir. Türkiye'mizde kardeş kavgasını ve bir iç savaşı körükleyen bir partinin barışla ve demokrasiyle samimi bir beraberliği olabilir mi?" diyerek seslerini yükselttiler. Sinoplu gençler "Hangi barış, hangi demokrasi? dediler. 30 yıldan beri devam eden bu kanlı ayaklanma, iz'ansız, insafsız, vicdansız bir PKK hareketi, 30 bin insanımızın ölümüne sebep oldu. Askerimizi, polisimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu, hatta ahırlardaki hayvanlarımızı bile vurup kıranlar, iç barışımızın ve demokrasimizin kanlı katilleridirler. 30 yıldan beri devam eden bu kanlı ayaklanma devletimize 300 milyar dolarlık bir yük bindirdi. Ayrıca bu terör teşkilatının militanları, Türk'e, Türkiye'ye, Türk bayrağına, vatan bütünlüğümüze... anlatılmaz bir düşmanlık içindedirler. Bunlar mı, bunların Meclisteki uzantıları mı barış ve demokrasi fikriyatıyla hareket edeceklerdir" diye öfkelendiler. Üstelik, Sinop gençleri arasında, PKK terörünün şehit ettiği kimseler de vardı. Barış ve Demokrasi Partisi, bu terör hareketini katiyyen lanetlememiş, aksine eli kanlı teröristlerle kucaklaşmıştı. Böyle bir zihniyetin mensuplarına Sinop gençliği haklı olarak kızgındı. Bu öfke birdenbire şiddete dönüştü. Galeyan halindeki Sinop gençliğine; eğer PKK militanlarının düşman oldukları ve her fırsatta vurup öldürdükleri polislerimiz engel olmasalardı çok daha büyük hadiseler doğabilirdi. Açık açık yazıyorum: Ben, Sinop'ta cereyan eden hadiseyi, Türkiye'nin ve siyasî hayatımızın bugünü ve yarını bakımından doğru bulmadım, doğru bulmuyorum. Ama bu hadiseye, BDP'nin ve PKK militanlarının sebebiyet verdiklerine inanıyorum. Yani kabahat Sinop gençliğinin değildir. Kabahat o gençliği öfkelendiren, tahrik eden PKK militanlarınındır. O militanlarla yüzdeyüz fikir birliği içinde olan BDP'nindir. Sinop olayları, dünyanın en medeni ülkelerinde bile görülen cemiyet tepkilerindendir. İşte bizde ve Avrupa'da zaman zaman şahit olduğumuz futbol maçlarındaki kavgalar... Sosyoloji ilminin tesbit ettiği çok doğru bir gerçek var: "Toplulukların aklı yoktur. Büyük kalabalıklar, bazan bir kişinin 'Vurun! Kaçın! Yakın! Yıkın! Alkışlayın! Yuhalayın...' emriyle hareket ederler!" Toplulukları zapt-u rapt altına almak kolay değildir. Bundan birkaç ay evvel, eski İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin Hakkari'ye gidince, orada birtakım kimselerin hücumuna uğramadı mı? Barış ve Demokrasi Partisi ve onun dün Sinop'a giden milletvekillerinden bir teki, İçişleri Bakanımıza yapılan o saldırıyı yarım ağızla olsun tenkit etti mi? Etmedi. Aksine o davranışı yerinde buldu. "İçişleri Bakanının Hakkâri'de işi ne? Halkı tahrik etmeye gitti" manasına gelen sözler söylediler. Peki o BDP şimdi Sinop hadisesi karşısında neden öfkeleniyor? Türkçemizde güzel bir atalar sözümüz var: "Rüzgâr eken fırtına biçer!" Bana göre, Sinop gençliğini öfkelendiren, harekete geçiren PKK isyânıdır ve o kanlı isyana kol-kanat geren bazı siyasîlerdir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.