Ceza mı medeniyet mi?

A -
A +

Ne yazık ki trafik kazaları yurdumuzda terörden sonra en fazla can alan, en çok can kaybına yol açan memleketimizin, içimizi yakan, yıllardır hiç dinmeyen, kanayan bir yarası.

“Ateş düştüğü yeri yakar” diyorlar ama ülke olarak hepimiz üzüldük ağladık. Öncelikle ölenlere Allah'tan rahmet, kalanlara ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Her şeyden önce trafik kazaları yukarıda da değindiğim gibi özellikle yurdumuzun kanayan bir yarası ve belki de en önemli problemlerinden biri. Hangi kanun çıksa, hangi tedbir alınsa, hangi şey söylense yine de önüne geçilemiyor. Ne yazık ki yıllardan beri bu böyledir. Her trafik kazası sonrası herkes üzülür, birkaç şey söylenir, sözde birkaç tedbir alınır gibi olur sonra da her şey yine unutulur gider.
Her şeyden önce trafik kazalarında önleyici, caydırıcı ve hepsinden önemlisi ağır bir ceza yok. Adam çıkmış trafiğe nereden almışsa almış bir ehliyet, sanki “küçük dağlar benim” havalarında basıyor gaza. Hele biraz da arabası yeniyse havalıysa, ne kural dinliyor ne kaza düşünüyor, basıyor gaza. Büyük şehirlerde bilhassa gençler hele bir de baba parasıyla alınmış son model arabasıyla sarhoş, uykusuz alkollü, müziğin sesini de sonuna kadar açarak trafik terörü oluşturmak, hız denemesi, yarış yapmak hava atmak hepsi bizde…
Emniyet kemeri bağlamamak zaten en eksik âdetlerimizden… Bazı kişilere emniyet kemeri bağlamak ölüm gibi geliyor, hâlbuki defalarca görüyor kabul ediyoruz ki emniyet kemeri bağlamak can güvenliği bakımından en sağlam tedbirlerden birisi. Bir de bazı şehirlerarası yollarda veya bazı çevre yollarında bilhassa radarın ve polis kontrolünün olmadığı yerlerde bazı kamyon ve tır şoförlerinin oluşturduğu tehlikeler. Konu tır şoförleri değil sadece, otomobil sürücülerinin çoğunun acemi olması, kural bilmemesi ve sürat yapmakta ısrar etmesi… Trafik kazalarını önlemek için caydırıcı ceza vermek, çok ağır para cezaları vermek, ehliyete el koymak vb. çözüm olabilir mi? Acaba “trafik” dediğimiz olay başlı başına ayrı bir konu mu? Yoksa toplam hayatımızın bir parçası mı? Yani gelenek görenek kültür, bilgi, saygı sevgi anlayış kültürünün devamı mı? Yani eğitim gibi sağlık gibi ahlak gibi trafik de bir medeniyet meselesi mi?
Aslan Torun- Balıkesir
 
 
 
ŞİİR
 
Dinle oğul
 
Dinle oğul sana birkaç sözüm var
Öfkeye kapılıp sel gibi akma
Tevazu her zaman yoldaşın olsun
Yüreğini kibrin nârında yakma
 
Hayatın boyunca edebi takın
Kötüden uzak dur Allah’a yakın
Gördüğün herkese güvenme sakın
Lüzumsuz bir sözü kafaya takma
 
Karanlık ağına düşme kaderin
Doğruluğu kuşan artsın değerin
Sevindir öksüzü cennettir yerin
Yaparsan iyilik başına kakma
 
Kadir Fidan der ki dostumdur dağlar
Bulutlar dolanır gökyüzü ağlar
Bir gün ecel gelir dilimi bağlar
Beni son günümde yalnız bırakma
 
Kadir Fidan - Dağların Şairi
 
 
SAĞLIK OLSUN
 
Soğanın faydaları
Kokusunun ağırlığı sebebiyle çoğumuzun yaklaşmadığı soğan aslında vücudumuz için o kadar önemli bir besin ki anlatmakla bitmez. Halk arasında doğal antibiyotik diyerek tavsiye edilen soğan; A, B1, B2, P ve C vitaminlerince zengindir. Kükürt, iyot, silis ve şeker ihtiva eder. Şeker hastaları soğanı az yemelidirler. Soğan, bedenen ve zihnen çalışanlara çok faydalıdır. Hazmı kolaylaştırır. Yemekten önce yenen soğan iştah açar. Kanı temizler, nefes yollarındaki enfeksiyonu önler. Çiğ olarak yenen soğan, astım ve bronşit gibi nefes yolları hastalıklarının şiddetini hafifletir. Sinirlerin düzelmesini, cildin tazeliğini sağlar, saçların kuvvetli sürmesini temin eder.
 
ATASÖZÜ
“Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.