Bakanın bakıp da anlamadığı eser -3

A -
A +

Çünkü sahaf Burhan Bey’in satıştan vazgeçip arkasından gelerek kitabı istemesinden korkmaktadır. Kimsenin gelmediğinden emin olunca

“Oh… Çok şükür” diyerek evine gelir. Ne kadar değerli bir esere sahip olduğunu, kitabı incelemeye başladığında anlar. Dostlarına, arkadaşlarına kitabın değerini şöyle anlatır Ali Emîri Efendi:
“Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir… Türkistan değil bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka bir parlaklık kazanacak. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bu kitaba gerçek kıymet verilmek lazım gelse cihanın hazineleri yetmez.”
Ali Emîri Efendi’nin kitabı bulduğu ve satın aldığı haberi önce İstanbul’da sonra ülkede ve daha sonra da dünyada Türkologlar arasında dalga dalga yayılır.
Ali Emîri evine kapanır. Gün boyu elindeki bu kıymetli eser Divan-ı Lügat-it Türk’ü okur.
Akşamları da âdeti üzere uğradığı kıraathaneye gider gün boyu okuduğu bilgileri anlatır.
Orhon kitabelerinin okunuşu ve Türklere ait olduğu ortaya çıkışından birkaç yıl sonra Türkçenin ilk sözlüğü Divan-ı Lügat-it Türk’ün bulunması ülkede büyük bir sevinç kaynağı olur.
Eseri gözü gibi koruyan Ali Emîri Efendi, bir hafta sonra Kilisli Muallim Rifat Bey’i evine davet eder. Kitabı inceleyen Kilisli Rifat Bey:
“Cenabıhak yayımlanmasını nasip etsin” der.
Uzun görüşmeler konuşmalar teminat vermeler ve devlet ricalinin araya girmesiyle zaten bütün servetini Türk kültürünün kaynağı olan kitaplara harcayan Ali Emîri Efendi eserin yayınlanması için razı olur.
Divan-ı Lügat-it Türk’ün Kilisli Rifat tarafından yayımlanması Birinci Dünya Savaşı yıllarına rastlar kâğıt ve mürekkep bulmak zordur… Basımevindeki harfler yıpranmıştır… Hatta baskı makinesi tekleyerek çalışmaktadır. İşte böyle bir ortamda Kilisli Rifat bu büyük eserin baskı işine girişir.
Başına bir iş gelir diye sağlam bir çanta alır ve bir buçuk yıl süren baskı işi süresince çantayı yanından ayırmaz. Kitabın üç cilt hâlinde basımı gerçekleşir.
Ne hazindir ki o yıllarda böyle heyecan içerisinde hazırlanan bu güzide eserin bırakın içindekileri merak etmek, gençlik ismini bile söylemekten uzak durumdadır.
 
 
ŞİİR
 
 
MİLLETİM
 
Orta Asya’dan çıkıp, göç ederken batıya,
Bir kol gitti Hazar’a, bir kol Anadolu’ya,
Avrupa baş eğerken önünde Atilla’ya,
Rabbinin yardımıyla, destan yazdı milletim.
 
Afgan, İran, Horasan yol veriyordu sana,
Alpaslan giriyordu Malazgirt Ovası'na,
Binlerce şehit kanı akarken bu vatana,
Rabbinin yardımıyla, destan yazdı milletim.
 
Osmanlı Devleti'nin atarken temelini,
Birer birer alırken Balkan ülkelerini,
Avrupa’ya yayarken yüce İslam dinini,
Rabbinin yardımıyla, destan yazdı milletim.
 
Murat Hüdavendigar can verdi Kosova’da
Ölümden korkmadı hiç inandığı davada
Haçlıyı dağıtıp da şükrederken Allah’a
Rabbinin yardımıyla, destan yazdı milletim.
 
Yeni bir çağ başlattı tarihte Fatih Sultan
Avrupa’ya hükmetti İstanbul surlarından
Her Türk ilham alırken Ulubatlı Hasan’dan
Rabbinin yardımıyla, destan yazdı milletim.
Muzaffer Kaptı - Emekli Tarih Öğretmeni
 
 
 
 
PRATİK BİLGİLER
Kırılan porselenlerin kırık yerlerine, dövülmüş sarımsak sürülüp yapıştırılır. Gerçi bunlar bir daha yemek tabağı olarak kullanılmaz ancak rahatlıkla meyve ve çerez tabağı olabilir. Teflon tava ve tencereleri kullanırken madeni çatal ve kaşıklar çizikler meydana getirir. Bunun için tahta kaşık, maşa ve çatal kullanmanızı öneririz. Kışlık elbiselerinizi çıkartmanın zamanı yaklaşıyor. Onları yaz gelirken kaldırıldığınızda yünlülerinize güve musallat olabileceğini umarız unutmamışsınızdır. Bundan sonrası için yünlülerinizi saklarken aklınızda bulunsun. Bir de kumaşlarda leke çıkartmak zordur ama hemen çıkartılmayan lekenin çıkartılması gün geçtikçe daha da zorlaşır.
 
ATASÖZÜ
“Akıllı olan katar katar yer, akılsız olan satar satar yer.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.