ATASÖZÜ

A -
A +
Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında görür.
 
 
Tıp ilerledi ama ne kadar? -1-
 
Bazen alakasız konularda, yarı alaycı kullandığımız “eğitim şart” gibi ifadelerden birisi de yine dalga geçer gibi “tıp çok ilerledi” sözüdür… Biz tıp gibi değerli bir meslekle alay edenleri bir kenara bırakarak gerçekten bu sahada ilerleme olup olmadığını merak ederek soruyoruz:
-Tıp gerçekten ilerledi mi?
Cevabınızı duyar gibiyim:
-Evet, hem de akıl almaz bir çılgınlıkla…
15 saniyede bütün bir ilaç dozunun kana karışabilmesini sağlayan cilt emilim cihazları, LCD ekranında görüntülenen ve hafızası bulunan kol altı termometreleri, Süpermen filminde gördüğünüz türde beyin kontrol aygıtları, tüm vücudu 10 saniyede tarayabilen ışık hızlı VCT tomografiler ve daha neler neler…
Gerçi önü alınmaz bu çılgın gelişim, gün geçtikçe sağlıkta hizmeti de hayli pahalılaştırdı. Dolayısıyla gelir seviyesi yüksek gruplar dışında, sağlık topluma hizmet veremez hâle geldi. Bir cümlede özetlenecek olursa tıbbın ilerlemesi insan sağlığından çok bu sektörün büyümesine, pahalılaşmasına, gün geçtikçe erişilmez olmasına neden oldu ve olmaya da devam ediyor…  
Peki tıbbın var olmasının ana sebebi olan insan, bu değişim nedeniyle artık neredeyse cihaz ve malzeme fabrikasına dönüşen hastanelerde, sağlığın öznesi değil birer nesnesi durumuna düşmüş değil mi?
Öyle ki, birbirinden görkemli, birbirinden göz kamaştırıcı mekanik cihazlarla donatılan hastaneler âdeta birer uzay üssü gibi…  Birer modern tamirhane, insanlar da tamir edilmeye gelen birer makine konumunda.
Ama bütün bu uğraşıya rağmen ne acıdır ki o görkemli cihazlarla henüz hücreler arası saniyede otuz bin iletişimin zerresine vâkıf olunamadı. Geçmek bilmeyen migren ağrılarının sebebi bulunamadı. Eklemleri tutan iltihaplanmalar sebebiyle deforme olan el ve ayak parmakları kurtarılamadı… Menier Sendromu sebebiyle baş dönmelerinin önüne geçilemedi… Ankilozan Spondilit durdurulamadı… Alerji olma durumu yok edilemedi… Daha aklınıza gelebilecek birçok kronik vaka ve sendrom karşısında çaresiz kalındı…
 
 
 
ŞİİR
 
  BİR ŞEYLER DEĞİŞTİ                                                                                                       
 
Beklediğimiz kapılar aynı…
Beklediklerimiz aynı…
Baktığımız yüzler değişti sadece…
Düşündüklerimiz aynı…
 
Savunduğumuz fikirler aynı…
İstikrarlı yürüyüşümüz aynı…
Güzergâhımız değişti sadece…
Umut ve mutluluğumuz aynı…
 
Gönül rengimiz aynı…
Dostluk çayımız aynı…
Dostumuz değişti sadece…
Sevgi şarkımız aynı…
 
Bakışlarımız aynı…
Sükûnetimiz aynı…
Sarıldıklarımız değişti sadece…
Özlediklerimiz aynı…
 
Sevdamız aynı…
Sözümüz aynı…
Görüntümüz değişti sadece…
İçimiz aynı…
 
    Ahmet Sinan Arvas/İstanbul
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
ZİLLET: Arapça bir kelime olup TDK sözlüğüne göre hor görülme, aşağılanma anlamındadır. Ama tasavvufta kibir duygusundan uzaklaşmaya yönelik bir tür tevazua da zillet denir. Duyguyu yüzünü toprağa sürme anlamında mezellet toprağı gibi ifadelerle yansıtılır. Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: “Mümin, illet, zillet ve kılletten kurtulamaz. En az birine maruz kalır. İllet, hastalık; kıllet, fakirlik; zillet de, zelil olmak, hakarete uğramaktır. Günümüzde Müslümanların yeryüzündeki hâlipürmelali bu açıdan değerlendirildiğinde gerçekten yürek parçalayıcıdır.
VUSLAT: Arapça anlamı ulaşmak, varmak, kavuşmak demektir. Bir şeyin bir şeye ulaşması, bir şeye irtibat kurması ve ona kavuştuğu için huzura rahata kavuşması anlamındadır. Irmağın denize kavuşması ırmağın vuslatıdır… Çocuğun annesine kavuşması, talebenin hocasına kavuşması, âşıkların birbirine kavuşmaları hep vuslata ermek, vuslata kavuşmak demektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.