Dost mu dediniz?

A -
A +

Hayatta hiç dostunuz oldu mu sizin? Arkadaştan söz etmiyorum. İş yerinde, yolculukta, askerde, gezide seyahatte, mukaddes yolculuklarda yol arkadaşınız olabilir…

Biz dostluktan söz ediyoruz. Hiç dostunuz var mı?
Nasıl mesela?
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceğiniz ya da sizin kapınızı çalabilecek bir dostunuz…
Böyle bir dost düşünün bakalım var mı uzağınızdan, yakınınızdan; eşinizden dostunuzdan akrabanızdan…
Şöyle akıllı cep telefonunuzun kişiler bölümüne girip alfabetik sırayla bir bakın A’dan Z’ye kadar… Resmî kayıtlar, iş kayıtları ve “lazım olur” dışında tanıdıklarınıza birer birer bakın. Durup düşünün… Hangisinin kapısına bir kez gittiniz?
Hangisine pat diye gitseniz gece “Nereden çıktın bu vakitte?” demeyen bir dost…
Böyle bir dost lazım insana dostlar… Sanki gönlünüzü bilerek yüzünüze gülecek bir dost… Gece yarısı zilini çaldığınızda telaşla yataktan fırladığında, gözünüze baktığında beden dilinden hâlinizi anlayacak bir dost… Dinlemeden soran, söylemeden anlayan bir dost… Aranmayı, hatırlanmayı, derdinizi paylaşmayı siz istemeden de isteyen ve arayan bir dost…
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, sürekli dikilen vefalı bir ağaç gibi kök salacak hayatınızda… Ve siz her daim onun orada durduğunu hissedeceksiniz.
İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabileceğiniz kovuklarına saklanabileceğiniz… Kucaklamalı sizi güvenli kolları. Dalları bitkin başına omuz, çiçekleri kanayan ruhuna merhem olmalı. En mahrem sırlarını verebilmeli size, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisiniz gönül rahatlığıyla ona. Sorgusuz sualsiz gölgesinde serinlemelisin.
Onca nabza göre şerbet veren arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeden… Sizin de yanlış anlamayacağınız… Sadece övüldüğünde değil, asıl kötülendiğinde yanında durup koluna girebilmeli. Korumalı seni âlem içinde. Öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de, yerdiğinde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.
“Hak ettim” diyebilmelisin. Yalansız, riyasız, çıkarsız, yalnızca sevgiden kaynaklanan bir kader birliği… Seni iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Göz bebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebileceğin ve sen ağladığında, onun gözlerinden yaş gelebilen bir dost...
              Efe Atilla-İstanbul
 
 
ŞİİR
 
               İstemem
 
Aziz dostum her gelene övünme
Şu verdiğin sözden cayma istemem
Geçmişine bakıp bakıp dövünme
Kederinle beni bayma istemem
 
Verilen her söze aldanıp kanma
Her selam vereni arkadaş sanma
Kötüyü methedip zalimi anma
Zulmün kızağında kayma istemem
 
Baltayı vurursan onulmaz dalım
Kibriti çakarsın bulunmaz malım
Zehiri katarsan yenilmez balım
Sırrını ellere yayma istemem
 
Sakın hiç kimseden beddua alma
Evinden barkından uzakta kalma
Düşün güzel olsun günaha dalma
Gördüğün rüyadan ayma istemem
         Kadir Fidan/Dağların Şairi
 
 
 
MERAKLI BİLGİLER
 
EBE: Bu birinci anlamını hemen hepiniz biliyorsunuz… Ebe olma hâli; ebenin mesleği. Yetkisi, gebeliğin teşhis ve gözetimiyle ve normal doğumları yaptırmakla sınırlı tıbbi meslek sahibi kadın. Türkiye’de ebelik ile ilgili bilgiler Anadolu Selçukluları hâkimiyeti devrine kadar ulaşır. Selçuklulara ait Kayseri’deki tıp medreselerine bağlı darüşşifalarda, görevli hekimlerin yazdıkları cerrahlık kitaplarında, doğumun güç oluşu sırasında alınacak tedbirler anlatılmıştır.
Peki "ebe" kelimesinin diğer anlamını biliyor musunuz?
Ebe kelimesi bir de “nine” veya “büyükanne” anlamında Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kullanılmaktadır. Niye? Çünkü yıllar öncesinde ailelerde doğum gibi işlerde yaşlı ve tecrübeli kadın olarak anneanneler veya babaanneler gelinlerin kızların yanında bulunurdu… Ebe kelimesinin aynı zamanda bu anlamda kullanılarak zamanla doğum konusunda ebelik mesleği olanlara verilen isme dönüştüğü söylenmektedir.
 
ATASÖZÜ
 
Erkeğin karısı ölmez, çocukların anası ölür!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.