​Üç Nokta… -1-

A -
A +
Her şey bir noktada başladı ve yine her şey bir noktada bitti. Değil mi ki kâinat zerre sayılamayacak bir noktadan oluşmaya başladı. Ve yine o kâinata padişah olarak gönderilen de bir noktadan yaratıldı...
Allah’ın yarattığı gönül denilen kalpler de bir noktadan başlayıp tüm noktalara ulaşmadı mı? Noktayla başlayan bütünle sarmaş dolaş olmadı mı?
Nasıl görmeyiz koca yangınların ufacık bir noktadan çıktığını? Hayat deryasında batmaz denilen koca gemilerimizin küçük bir noktadan battığını; büyük felaketlerin küçücük noktada saklandığını…
Her şeyin yegâne temeli sayılan nokta varken yanına birini ve birini daha almışken o küçümsediğimiz nokta koca kalpleri sarıp sarmalamadı mı? Noktayı kimimiz kendi elimizle kimimizse yardımcı kuvvetlerle koymadık mı? Kullandığımız kalem karayken kötülüğü yüklemedik mi ona; renkli ile koyduğumuz noktalarda mutluluğu, iyiliği… Hayat, bir noktayla başladığınızda ne kadar kolaydı oysa. Yaşadıkça, aldığımız nefesin sayısı arttıkça noktalarımız da arttı. Kimi zaman söyleyemediklerimizi sakladığımız, ayıbımızı örttüğümüz nokta. Çoğu zaman aşkımızı bitirdiğimiz bazen de yeni cümlelere başlamanın ilk adımını attığımız başlangıç. Bazen birine yüklediğimiz başlangıç noktamız bazen de bitiş çizgimiz. Gördüğümüzün aslında sandığımız olduğunu bize anlatan, bizi aldatan. Hayata başladığımız anda bir noktada her şey güzelken gün sayın, dün sayın ve ruh sayın arttıkça onunla birlikte de noktalar artmadı mı? Koca ruhların ardına saklandığı kimilerinin küçümsediği nokta… Kibrimizden önümüzü göremediğimiz anlarda yolumuzu aydınlatan; insanlığı karanlıklardan kurtaran ama bir o kadar da karanlığın âlâsına gömen ufacık bir noktacık değil miydi?
              Emel Yıldırım
 
 
 
ŞİİR
 
            Canım, cananım…
 
Canım, cananım
Yoktur belki senden başka bir yanım
Sensin benim en güzel baharım
Biliyorsun sana çok âşığım
Gel etme barışalım
Birbirimizi hiç kırmayalım
Söz verelim, nişanlanalım
Birlikte mutluğa uçalım
Yıldızlara bakıp gözlerimizi kapayalım
Bir daha hiç ayrılmayalım
Hayallerimize koşalım
Arkamıza hiç bakmayalım
Geçmişi unutalım
Geleceğe bir adım atalım
Birbirimize hiç bağırmayalım
Çocuk gibi oyun oynayalım
Şiir yazalım, kitap okuyalım,
İstanbul’u dolaşalım…
Boğaz'dan geçerken martılara simit atalım.
Kız Kulesi’ne bakıp seyre dalalım.
Gel n’olur barışalım.
Bir daha hiç ayrılmayalım…
Biliyorsun sana çok âşığım.
 
                 Furkan Dilekçi
 
 
 
 
MERAKLI BİLGİ
 
DUMLUPINAR FACİASI: Deniz Kuvvetlerine bağlı iki denizaltı gemisi Dumlupınar ve I. İnönü, Akdeniz’de yapılan “Bive Sea” NATO manevralarına katılıp Türkiye’ye dönüyorlardı. Dumlupınar, Naraburnu açıklarında Naboland şilebi ile çarpıştı. (4 Nisan 1953) Dumlupınar şilep tarafından ezilerek batırıldı. Köprü üzerinde bulunan komutan ve diğer personel denize atladılar. Naboland şilebi fosforlu can simitleri atarak ve filika indirerek, komutanla birlikte 3 subay ve iki astsubayı kurtardı. Kaza kısa bir müddet sonra işitildi, ilgililer kaza yerine geldiler. Dumlupınar’la bağlantı kurulup geminin ağır hasar gördüğü, yaşayanların durumlarının da iyi olmadığı anlaşıldı. Derhal kurtarma çalışmalarına başlandı. Ancak hava şartları yüzünden çalışmalar çok yavaş olarak yapılabiliyordu. Hava şartlarının daha da kötüleşmesi çalışmaların durdurulmasına sebep oldu. Kurtaran adlı kurtarma gemisi çanını denizaltıya bağlayamadı. Netice alınamayacağı anlaşılınca, çalışmalara hadise yerinde yapılan hazin bir törenle son verildi. Böylece 7 subay, 35 astsubay ve 39 er denizaltının içerisinde hayatlarını kaybettiler.
 
ATASÖZÜ
 
Eli dar olanın, dili kısa olur!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.