Ya hürriyet ya şehadet

A -
A +

Dünyada, milletlerarası bir araştırma yapılacak olursa, başka bir devlete ya da yapıya gücü için boyun eğen gerçek bir Müslüman Türk'e rastlanılamaz.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine bakılacak olursa dini bozulan pek çok gencin sözde istibdat uğruna feda ettikleri, Türkler adına kaybedilen en büyük değerlerdi. O vakit inancında iradesinde güçlü Müslümanlar elbette vardı, lakin binasını teşkil eden, ana değerlerini itikadı bozuk zevattan oluşan, dinî değerlerine hakaret edip kendini 'aydın' adı altında tatmin eden insan toplulukları yönetime gelmeye başlamışlardı. Yapı taşlarının unutulmasını ve savunulmamasını isteyenlerce önceki birçok uygulama ortadan kaldırıldıktan sonra bir de başka emellere kucak açıldı. Gücünü başka idare sistemlerinden alacağını sanan, yetkili ama tecrübesiz kişiler tarafından 600 yıllık devlet geleneği birkaç yılda tarumar edildi. Yenilik yaparak huzur ve güveni sağlamayı yeğleyen(!) bir kurucular kurulu oluştu ama devleti savaşa sürüklemekten geri alamadılar.
Bugün ise inancını benimseyerek asla Allah'tan başka hiçbir kuvvete boyun eğmeyen, milletin içinde ukde kalan millî ve manevi değerlere saygı duyan değer veren dedelerimizin torunları olarak bizler varız…
Artık millet olarak dinimize diyanetimize daha dikkat eden, ama bilim ve teknolojiden geri kalmayan böylece geleceğini kimseye muhtaç olmayacak şekilde tarım ve hayvancılığıyla, ticareti ve sanayiciliğiyle sağlayan akıllı ve şuurlu bir millet olmanın yolundayız.
Bu şekilde tüketen değil aynı zamanda üreten, israf etmeyen, kendisini düşündüğü kadar kardeşini komşusunu milletini de düşünen bireyler olduğumuzda şüphesiz ki ayakta kalmamız sürecektir! Türklük adına şu ana dek yayınlanan sayısız eserler ve hiç bitmeyecek olan destan yazışlarımız bu duruma işaret eden en sade kaynaklardır. Sultan Alparslan'ın deyişiyle;
“Biz temiz Müslümanlarız. Bidat nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teâlâ, halis Türkleri aziz kıldı...”
           Merve Tekin
 
 
 
ŞİİR
 
 
    Çocuk ve Ağaç
 
Çocuk, çok sevdi ağacı...
Verirdi ona, her kış
Çiçekleri olaydı!
 
Ağaç, çok sevdi çocuğu...
Öperdi altın saçlarından
Dudakları olaydı!
 
Ve ona öptürmek için,
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!
 
Dökerdi önüne hepsini
Gümüşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!
 
Ve çocuk gittikten sonra,
Böyle kalır mıydı ağaç?
Ne olurdu onun da
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!
 
      Arif Nihat Asya
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
ZAVALLI: 'Zeval' Arapça sona erme, yerinden ayrılıp gitme anlamındadır. Her kemalin bir zevali vardır sözünde her yükselmenin her zirvenin bir sonu vardır anlamı yüklüdür. İnsanlar için söylenen “zavallı” sözü günümüzde acınacak hâlde, garip ve perişan gibi anlamlar içermekle birlikte esasında “sonlu” sonu olan anlamı da içermektedir. Bu anlamda bütün insanlar zavallıdır.
 
GUREBA: Gureba kelimesi garip kelimesinin çoğuludur. Garip kelimesi ise 1- Kimsesiz, zavallı. 2- Gurbette, kendi memleketinin dışında bulunan, yabancı. 3- Tuhaf, şaşılacak, bambaşka. Ve 4- Dokunaklı anlamlarını içermektedir. Gureba kelimesi çoğul olarak garipler anlamı içermekle birlikte bir deyim olarak 'garip gureba' şeklinde dilimizde kullanılır olmuştur. 1845 (hicri 1261) yılında Sultan Abdülmecit'in annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan tarafından kurulan ve hâlen günümüzde sağlık hizmeti veren Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesindeki “gureba” kelime de bu anlamdadır. Garipler kimsesizler için vakfedilen hastane olduğu için o isimle bilinmiştir.
 
ATASÖZÜ
 
Sirkesini sarımsağını sayan paçayı yiyemez!..
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.