Gelenek deyip geçmeyin

A -
A +

Türk devleti olarak yaşımız sorulduğunda hemen Cumhurbaşkanlığı Forsundaki yıldızlara bakarız. Yaşımız en az 2500 yıllık!

Yani o yıldan beri devletiz… Biz yine de mütevazı olalım. Yahya Kemal gibi tarihimizi Malazgirt'ten başlatalım. Bin yıllık geleneğimiz var. Dünyadaki bütün milletler, kendilerini tarihten daha da gerilere götürecek delil ararlar. Niye? Çünkü kökü olan devlet daha meşru, daha güçlüdür dünya yanında. Bu da millete büyük bir güven verir. Bundan yedi sene önce İngiltere'ye ziyarete giden Cumhurbaşkanı'nı Kraliçe 775 odalı Buckingham Sarayı'nda karşılamıştı. Daha enteresanı tam da o devrin Kraliçesi aradan 147 yıl geçtikten sonra Sultan Abdülaziz'i ağırladığı salonda bir Türk Cumhurbaşkanı'nı ağırlıyordu. Semboller, sayılar, geleneklerin tarihî derinliği… Devlet biraz da bu demek değil midir? Muhatabınıza derinliğinizi, gücünüzü, kadim oluşunuzu, zenginliğinizi hissettirmek değil midir? O hâlde on altı devletin bayrağını taşıyan, mimari tarzı Selçuklu ve Osmanlı mimarisini çağrıştıran içerisinde 1150 oda bulunan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önemini bir kez daha anlayabiliyor muyuz? Ayrıca Külliye sınırları dâhilinde halka açık mekânlardan biri olan Mimarisi Türk ve Osmanlı mimarlık tarihinin bir sentezi olarak nitelenen caminin oturum alanı 5 bin 177 metrekare. Bodrum, namaz ve mahfil katlarından oluşan caminin, her biri iki şerefeli ve yükseklikleri 59.30 metre olan dört minaresi bulunuyor. Kraliçe’nin 775 odalı sarayını muhteşem görüp tarih boyunca var olan bir milletin sarayını ise israf gören şatafat veya kişisel arzu ve heves gören düşünceler ya tarihimizi ve milletlerin tarihini bilmiyor ya da bilse bile içten içe hasetlik güdüyor…     ŞİİR                     Bizim   Diner de bir gün bu kavi fırtına; Şenlenir barkımız, evimiz bizim. Uyulur da hakkın o beş şartına, Kalkar anlı şanlı devimiz bizim.   Karanlığı kovar, doğar da güneş; Kırılır pranga, kükrer cefakeş; Görürler nasılmış, neymiş beşkardeş; O güne hazırlık görevimiz bizim.   Bir "kızılelma"dır, bu kadim gaye; İslam’a hizmettir, en yüksek paye; İsterse etmesin beyler himaye, Rahmana varan nur yolu iz bizim.   Bir gün geride kalır uçurumlar, Hep meyve verir ekilmiş tohumlar, O bir gün söner de bütün bu mumlar, Yanar şanlı şanlı alevdir bizim…             Ahmet Emin Odacıoğlu       ESKİMEZ KELİMELER   MURAFAA: Arapça kökenli olan bu kelime hukuk dilinde kullanılan ve Türk Dil Kurumu sözlüğünde de belirtildiği şekliyle “duruşma” anlamına gelen bir kelimedir. Ama esasında bu duruşmada yapılan karşılıklı hak iddia ederek konuşma eylemine verilen isimdir. Aynı zamanda bir dava için birisini hâkim huzuruna çağırmak ve sonra da davalı ile davacıyı yüzleştirerek mahkeme etmek olayına hukuk dilinde “murafaa” denilirdi.   TESCİL: Arapça kökenli olup sicile geçirme, deftere kaydetme ve sağlamlaştırma anlamlarına gelen bu kelimenin Türk Dil Kurumu Sözlüğünde açıklaması şöyledir: 1. Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. 2. Hukuk dilinde bir taşınmazın üzerinde bir ayni hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt.  
ATASÖZÜ   İyiliğe iyilik olsaydı koca öküze bıçak olmazdı!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.