Kaybolan insanlık

A -
A +

Gençliğimizi veba gibi saran hastalık sosyal medya… Şimdi diyeceksiniz ki: “Sen bunları söylüyorsun ama sen farklı mısın?” Evet haklısınız, benim de sizden pek farkım yok. Zaten “sosyal medya tamamen kullanılmasın” gibi bir anlayışı savunmuyorum. Ancak gelişme çağında her türlü bilgiye aç olan bireylerimizi internet gibi uçsuz bucaksız bir ücranın içine kontrolsüz bir şekilde bırakırsak sonumuz pek aydınlık gibi gözükmüyor. Batı özentiliği ile dolu olan bu mecrada gençlerimiz başıboş bir şekilde dolaşıyor. Buna artık bir “dur!” demeliyiz!

Bir sürü video bir sürü görsel bir sürü oyunun bulunduğu bu âlemde, gençlerimizin tercih ettiği içerikler şiddet argo içeren unsurlara yöneliyor. Durum böyle olunca ailesini darp eden çocuklar anne baba ve büyüklerine argo kelimeler kullanan çocuklar sokakta ona yan baktığı için arkadaşına saldıran onu yaralayan gençlerin sayısı bir hayli artmış durumda. Hatta şimdi arkadaşının canına kastedenler bile çıkmaya başladı. Bizim bu konu hakkında yaptığımız tek şey sadece yakınıp dizimizi dövmek. Ancak bunların hiçbiri bir işe yaramıyor. Yapılması gereken çocuklarımızı internet âlemi yerine tanıyıp bildiğimiz çevremizde emsalleriyle arkadaşlık kurmalarını sağlamak. Eskiden sokakta çocukların sevinç çığlıklarından rahatsız olup bağıran amcaların teyzelerin bile şimdi o eski günleri özlediğinden eminim. Küçük çocukların ağzından argo kelimeler duymak yerine oyun tekerlemeleri duymak istediğimizi herkes dile getiriyor. Ancak bunun için çabalayan kişi sayısı ise yok denebilecek kadar az. Görüyoruz son günlerde çocuk istismarları, kaçırılmaları vb. gibi tüyler ürperten haberler alıyoruz. Bundan rahatsız olmayan var mı? Yok ama bunların suçlusunu uzakta aramaya gerek yok. Bu vahametin oluşmasında en önemli etkenlerden bir tanesi hepimizin elinde bulunan o meşhur internet.
           Ahmet Ekici-İzmir
 
 
ŞİİR
 
       Münacat
 
Sen kendine yâr ediver.
Dertlerimi buhûr eyle.
Sabır taşım çatlamasın.
Tükenmeyen huzur eyle.
 
Dilimden hiç düşmeyesin,
Tüm sözlerim zikir eyle.
Ümitlerim tükenmesin.
Zalimleri hakir eyle.
 
Sensiz sular zehr-i kezzap.
Sensiz hayat bâd-ı harap.
Olur iken tenler türap.
İlmin ile âmil eyle.
 
Okusun ilahi beste.
Dillerimi bülbül eyle.
Akıbetim hayır olsun.
Kalbime pür sürur eyle.
 
Yâdımdan hiç çıkmayasın.
Şeytanımı mağlup eyle.
Vecd ile eğilsin başım.
Secdeleri makbul eyle.
 
Can ayazım sarmalansın.
Bedenimi pak nur eyle.
Taşsın rahmet deryaları.
Ukbâmızı mamur eyle.
 
             Zühal Güzel
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
UKBA: Arapça kökenli bu kelimenin iki anlamından bir tanesi ceza anlamındadır. İkincisi de ahiret yani öbür dünya anlamındadır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer almayan (!) bu kelime, divan edebiyatında olduğu gibi halk edebiyatında da çok sık kullanılan “dünya” kelimesiyle birlikte mutlaka zikredilen bir kelimedir.
 
AKIBET: Arapça kökenli bu kelimenin anlamı “nihayet”, “son”, “sonuç” gibi anlamlara gelmektedir. Akıbet kelimesinin bir diğer kullanım şekli de “encam”dır. Bu kelime de son, işin sonu, nihayet anlamındadır. Hatta halk arasında “encamımız hayrolsun” diye dua da edilirdi.
 
ATASÖZÜ
 
Altının kıymetini sarraf bilir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.