Şehit kabrine dikilen çiçek

A -
A +
Gözleri buğulanan Doğan Halisdemir anlatıyor: "Kendisine hediye edilen çiçeği onun kabrine diktikten sonra bize anlattığında gözyaşlarına boğulmakla beraber tarifi olmayan bu acıyı yüreğimizde hissettik. Nice sinema teklifleri geliyor bana. 'Kardeşine çok benziyorsun, hayatını çekelim' diye. Lakin hiçbirini kabul etmedim, etmem de. Biz çoban çocuğuyuz, doğma büyüme buralıyız. Köyümüzde yaşayanlardan şehit ailesi olmayan yoktur. Sadece bir aile vardır. Bu sebeple bu aileye eskilerden beri âdet edindiğimiz bir uygulamamız vardır. Kapısını çalıp bir ekmek almadan önünden geçmeyiz..."
Burası Niğde'nin Bor ilçesi... Bugüne kadar vermiş olduğu şehit sayısı 170. 2016 senesinde ise kütüğüne bağlı 10 nefer şehadet şerbeti içmiş. Böylesi bir köy halkının birbirlerine merbutiyeti ile dedelerinden kardeşlerinden gelen şerefle hayatlarını idame ettirmeleri gurur verici. Vatanlarının ayakta kalmasından başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan bu insanlar bizim de insanımız. Dedelerimiz aynı vatan için tek yürek olurken şimdi biz niçin aynı lisanı konuşamıyoruz. Yaşadığımız şu metropolde hangimiz çıkıp da “ben çoban çocuğuyum” diye gurur duyar! Elbette memleketimiz için hepimiz canımızı veririz lakin bazen vatanımızı korumak için başka fedakârlıklar da yapmamız lazımdır aynı eski zamanda olduğu gibi. Millî  mücadele döneminde dedelerimizin düşmanlarına karşı tutumu olarak kendi mağazalarındaki, durak isimlerindeki yabancı isimleri siler üstünü boyarlarmış. Kendilerine Avrupa’yı hatırlatan ne varsa tasfiye ediyor hatta o zaman basılan birkaç tane gazetelerdeki Latin alfabesinden olan harfleri bile siliyorlarmış. Bugün böylesine devletine sahip çıkan kaçımız bunları yapar? Benliğimizi unuttuğumuz şu zamanda vatanımız bu aziz yürekler sayesinde ayakta kalıyor. Tek gayesi din ve devlet olan anneler babalar ise evlatlarını Ömer Halisdemir gibi bunu idrak ettirerek yetiştiriyorlar... Şehadete layık olmamız dileğiyle...
          Merve Tekin
 
ŞİİR
 
                   Sayende
 
Senden önce kurak çöle dönmüştüm
On sekiz yaşımda çabuk sönmüştüm
Ne tebessüm etmiş ne de gülmüştüm
Sayende şairim, sayende mutlu.
 
Duyguyu kâğıda döktüren sensin
Sözleri heceye böldüren sensin
Çiçeği böceği sevdiren sensin
Sayende şairim, sayende mutlu.
 
Senden önce aşkı bilmiyormuşum
Damardan kalplere girmiyormuşum
Duygulu coşkulu yazmıyormuşum
Sayende şairim, sayende mutlu.
 
Pas tutmuş gönlümü güldüren sensin
Sevgiyi saygıyı öğreten sensin
Aşkı hece, hece söyleten sensin
Sayende şairim, sayende mutlu...
 
                            Şahin Ertürk
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
PESPAYE: Bu kelime Farsça iki kelimenin birleşmesinden oluşmuş bir kelimedir. Farsça “pest” kelimesi “aşağı” anlamındadır. Pâye kelimesi de “rütbe, derece” anlamındadır. Bu iki kelimenin birleşiminden "aşağılık olan, bayağı duran, darmadağınık ve perişan anlamında "pespaye" kelimesi türetilmiştir.
 
VASAT: Bu kelime de Arapça “vsṭ” kökünden türemiş olan kelimedir. Anlamı "iki şeyin ortası, orta yer, ortalama” anlamında kullanılmıştır. Eskilerin araç yerine kullandığı vasıta kelimesi de aynı köktendir. Normal bir insan anlamında kullanılan “vasat adam” deyimi gibi hâlen kullanılan kibrit kutularındaki "Vasati kırk çöp" ifadesi de kutu içinde ortalama 40 çöp olduğu anlamındadır.
 
ATASÖZÜ
 
Bıçak yarası unutulur ama dil yarası unutulmaz!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.