Sarıkamış, sözün bittiği yer -1-

A -
A +
ATASÖZÜ
 
Dost, kara günde belli olur...
 
Millet, aynı imanı taşıyan, aynı dili konuşan, ortak bir tarihe sahip insanlar topluluğudur. Tarih milletlerin ortak kaderidir. Tarih milletlerin hafızasıdır. Tarihini bilmeyen milletler, beyni ameliyatla alınan insana benzer. İşte bizim durumumuz tam da buna benzemektedir. Bu millet Türk tarihinin en büyük felaketlerinden birini, bundan on beş sene önce, bir tıp profesöründen öğrendi. Prof. Dr. Bingür Sönmez’i televizyonda ilk gördüğümde, ne yalan söyleyeyim, tarih profesörü sanmıştım. 
Kafkas Cephesi, diğer cepheler gibi Almanların isteği üzerine açılmıştı. Maksat savaşı geniş alana yayıp Almanların yükünü hafifletmekti. Gerisi teferruattı. Giresun’dan Van’a kadar ülkenin yarısının işgale uğradığı savaşı İstanbul gazeteleri zafer diye yazacak, Enver Paşa'nın talimatıyla gizlenen felaket, altı sene sonra Rusların elinden kurtulan esirlerin yurda dönmesiyle öğrenilecekti. 90 bin şehit verdiğimiz Sarıkamış faciası, 90 yıl boyunca unutturulacak, doksan yıl sonra da, 12. Sınıf İnkılap Tarihi kitabımızda altı cümle (80 kelime) ile yer bulacaktı.
Yemen’den yazlık kıyafetleriyle, yalın ayak Allahü Ekber Dağlarına ölüme yollanan yavrularımızın feryatları, hâlen dağlarda duyulmaktadır. Biz Soğanlı Dağlarında, Kanlı Maşat’ta, Yedi Çuhurlar’da şehitlerin yanık yanık ezan seslerini dinleyerek büyüdük. Tarihin hiçbir döneminde aralık ve ocak aylarında bir savaş olmamıştır. Ülkeyi bir darbe ile Hakan Halife’den kurtaran(!) güruh, Almanların emrine vererek evlatlarımızı beşikteki yavrumuza kadar acımadan harcamışlardır. 20. Yüzyıl, İttihat ve Terakki eşkıyalarının elinde, bilinen Türk tarihinin en kara yüzyılıdır. Enver Paşa, bu mevsimde bu dağlara savaşılmaz, taarruzu bahara erteleyelim diyen Hasan İzzet Paşa’yı korkaklıkla itham edip “Hocam olmasaydınız sizi idam ederdim” diyerek karakterini de göstermiştir…
             İdris İspiroğlu
 
 
 
ŞİİR
 
 
         Kahkaha
 
Ey Kadın!
Şiir sen misin?
Gülmek, konuşmak
Yaşamak sen misin?
 
Bir yeşillik ki sorma
Rengi mumdan
Dili rüya Ey Kadın!
 
Yoksan şiir okunmasın.
Ardı sıra kasideler çoğalsın.
Günler ayları kovalasın.
Ölüm bize kukla olsun.
 
Gökyüzü güneşli
Telaffuzum İstanbul.
Mutluluk bin katre
Bedduam satıra bukle.
 
Ey Kadın!
Gül yanakların solgun.
Gözlerin eflatun.
Sözlerin kâküle doygun.
 
Ey Kadın!
Kahkahadır öteki adın.
 
          Yasemin Çelebi
 
 
 
 
SAĞLIK OLSUN
 
AĞRI VE AKUPUNKTUR: Ağrı, kişisel bir duygudur… Ağrı, beynimiz başta olmak üzere vücudumuzun birçok sisteminin alarma geçtiği çok karmaşık bir semptomdur. Bu karmaşıklık sebebiyle uzun süre ağrı çeken bir insanın beyni, bir zaman sonra daha farklı çalışmaya, olayları daha farklı algılamaya başlar. Hatta… Bir zaman sonra yaşayış biçimi bile değişebilir.
Çünkü ağrı çeken hasta ister istemez birçok faaliyetini kısıtlar. Ağrılar ve ağrı belirtisi gösteren rahatsızlıkların tedavisinde akupunktur, bilinen tedaviler arasında önemli derecede yer tutar. Akupunktur ağrıların giderilmesinde oldukça etkilidir. Bütün hücrelerde tamir bakım ve onarım faaliyetini başlatır. Kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasına sebep olur,
Sindirim sistemini düzenler. Şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık gibi birçok rahatsızlığı ortadan kaldırır. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. İmmün (bağışıklık) sistemini dengeler, uykusuzluk, sabah yorgunluğu, halsizlik gibi durumları ortadan kaldırır. Strese karşı dayanıklılık kazandırır, Bel ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi eder; bu sayede beyne normal kan ve oksijen gitmesini sağlar. Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikâyet ortadan kalkmış olur. Vücudu zindeleştirir, gençleştirir. Hiçbir yan etkisi yoktur. [Dr. İsmail Maraş]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.