Sadânı hoş tut sen de...

A -
A +
Hepimiz doğup büyüyüp ve bize verilen süreyi yaşayıp; kimimiz genç kimimiz ihtiyar, kimimiz ansızın kimimiz sıcak yatağında kimimiz de başkasının elinden ölüyoruz. Peki, bize bu akıl almaz hayat içinde verilen bu bilmediğimiz, bize meçhul olan bu süre içerisinde ne yapıyoruz? Yani ölmeden önce ne yapıyoruz? İyi ve markalı bir iş için mi yoksa sadece para için mi bu süreyi kullanıyoruz? Biz öldükten sonra bizden kalacak şey ne olacak? Birkaç parça iskelet kalacak muhtemelen. Bir de arkanda bırakmış olduğun miras. Sen öldükten yüzyıllar sonra bile adından bahsettirecek bir miras. Bu dünyada kalıcı bir iz bırakmak yani... Bâki’nin meşhur Gazel’inin üçüncü beytini hatırlar mısın? Ne diyordu: Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi salBâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş Yani “Yüksek sesini bu âleme Davut gibi sal, Çünkü bu gök kubbede bâki kalan ancak hoş bir seda imiş...” Evet sen de sadânı hoş tutup ve "ölümsüz" olabilirsin. Elbette ki çoğumuzun bu dünyadaki amacı rahat bir hayat sürmek... Dertsiz tasasız bir hayat sürmek… Ama siyah olmadan beyazı fark edemediğimiz gibi dertlerimiz olmadan huzurun nasıl farkına varabiliriz? Bizim gerçek bir amaca hizmet etmemiz lazım. Kendimize gerçek bir amaç belirlemeliyiz. Bu gök kubbede hoş bir sadâ olabilmek için, hoş bir sadâ bırakabilmek için elimizden gelenin fazlasını yapmak durumundayız. Bir dert sahibi olmalıyız. Büyük bir dert… Ben fikrimi söyleyeyim… O büyük dert Yunus Emre’nin Mevlâna’nın, Hacı Bektaş-ı Velinin “bir gönüle girmek” derdidir… Ve esasında “bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil” diyen Koca Yunus’un gönüller almaya gelmesidir büyük dert… Eğer bunu bilirse insan, kendini de bilecektir… Kendini bilen Rabbini bilecektir… O zaman damladan ırmağa, ırmaktan denize denizden ummana karışacaktır işte…             Salih Tortum     ŞİİR/USTADAN       DOSTA DOĞRU   İçimde uzayan her yol, Çıkar gider dosta doğru, Nergis, ıtır, menekşe, gül, Kokar gider dosta doğru.   Zamanım yoğrulur gamla, Birleşir sabah akşamla, Ilık kanım damla damla, Akar gider dosta doğru.   Gel bende gör, sen gel beni, Durduramaz engel beni, Görmediğim bir el beni, Çeker gider dosta doğru.   Beynim fırın, bağrım tandır, Yanarım hayli zamandır, Sevgim bir yavru ceylandır, Çeker gider dosta doğru.   Ne saklarım ne gizlerim, Yalnızca O’nu özlerim. Tabutta bile gözlerim, Bakar gider dosta doğru…     Abdurrahim Karakoç     FAYDALI BİLGİLER   Konservelerin, bozuk olup olmadığı, kutunun dışa doğru hafif kabarması ile anlaşılır. Kutu açılırken ses ve koku çıkarırsa, o da bozuk demektir. Kötü koku: Kış günleri evlerde ve çalışma yerlerinde kötü kokular olabilir. Bu kokuları yok etmek için bir miktar pamuğa kolonya döküp kap içinde odaya bırakılır. Kokunun kaybolduğu görülür. Kuru üzüm: Kuru üzüm yenirse veya soğuk suya bırakılıp, tadı çıktığında su yerine içilirse hem asabiyeti (sinirlilik hâli) düzeltir ve kan yapar. Paslı bıçak: Paslı yemek bıçaklarının keskin taraflarına zeytinyağı sürüp, yarım saat sonra bıçak, bahçede toprağın içine birçok defa batırılıp çıkarılır ve biraz da zımpara kâğıdı ile ovulursa pastan eser kalmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.