Kadın ve erkek üzerine bir deneme -1-

A -
A +
Allah kadını ve erkeği birbirinin alternatifi ya da rakibi olsun diye yaratmamıştır. “Kadın-erkek eşittir” söylemi her ikisini de provoke edip birbirine karşı kışkırtmaya yönelik düşünceden ve eylemden başka bir şey değildir. Çünkü erkek kadının, kadın da erkeğin "eşit"i değildir; "eşi"dir... Ortak harflere sahip olsalar da "eşit" ve "eş" kelimelerinin ifade ettiği anlamlar çok farklıdır. Sözüm farkı fark edemeyenleredir. Şöyle ki: "Eşit" kelimesi aynı cinsten herhangi bir şeyin "eşit"i yani dengi anlamına gelir. Oysa "eş", yine aynı cinsten herhangi bir şeyin yarım olan tarafını tamamlayanı anlamına gelir. Daha iyi anlaşılması açısından örneklendirecek olursak; mesela aynı cins ve sayısal anlamda, bir elma, bir elmanın dengi olduğu için "eşit"i sayılır. Ancak aynı cinsten olan yarım elma, diğer yarım elmanın tamamlayanı olarak bir bütünü oluşturacağı için "eş"i sayılır. Yani tabiri caizse cinsiyetleri ayrı da olsa aynı cinsten olmalarını sağlayan insan olma sıfatı kadını ve erkeği iki yarım elmanın birbirini tamamlayan bir bütünü gibi yapar. Gelelim asıl meselemiz olan kadının ve erkeğin yaratılıştan kaynaklanan ama birbirini tamamlayan farklılıklarına… En önemli tamamlayıcı fark, insan neslinin devamı için, kadının ve erkeğin tek başına bir anlam ifade etmeyeceği ancak bir araya gelmeleri durumunda insan neslinin devamının sağlanabileceği, ispata gerek kalmayan bir hakikat olmasıdır. Bu hakikat bile başlı başına kadın ile erkeğin eş olarak yaratılmasının en büyük delilidir. Kadın erkeğe göre duygusal açıdan daha fazla merhametli, narin-kırılgan ve korumacıdır. Fakat fiziksel güç anlamında ise daha zayıf olarak yaratılmıştır. Buradaki zayıflık acizlik anlamında düşünülmemelidir. Allah'ın kadına yüklediği misyonun gereğidir. Çünkü insan evladı, doğum öncesi ve doğum sonrası kadının yüküdür. Onu dokuz ay karnında taşıyan, doğuran ve yetiştiren anadır kadın. O yüzden canından can, kanından kandır insan.            Güngör Ulusoy-İzmir     ŞİİR                     Hayatımız   Hayatımız dört hece, doğum-ölüm arası. Kimi bir kör işkence, kimi de can yarası. Bu sancının devası, insan kalabilmektir. Fikir, duygu, hissiyat; yaşamanın yasası.   Akılda bilinmezlik, vazgeçilmez bir zimmet. İnsanoğlu bilmezken, bildim diyormuş hayret. Bu demlerde yaşamak bir zorluk ki çekilmez, Bu insanlık nerede, yüzde tebessüm zahmet.   Uyku istedik ama ruhumuzu uyuttuk. Bilemedik, kaç sene, kaç mevsimde kuruttuk. Yaşadığımız hayat, gördüğümüz rüyada. 'Sükût'u abartarak, konuşmayı unuttuk.                           Ahmet Sinan Arvas         UNUTULMAZ KELİMELER   MUHTEVİYAT: "Muhteviyyât": Arapça kökenlidir. Doğru yazılışını Ferid Develioğlu "muhteveyât" olarak söyler. Günümüz Türkçesiyle “içindekiler” anlamındadır. Ancak aynı kökten gelen “muhtevi” ihtiva etmek içine almak, içinde bulundurmak, kavramak; “hâvi” olmak”, “ihtiva etmek” gibi ifade zenginlikler içindekiler ile birlikte unutulup gitmiştir.  
  BEYAN: Beş çeşit anlamı vardır bu kelimenin. Birincisi, izah etme, açıklama, anlatma ve açık söylemek gibi anlamlar. İkincisi: Öğretme anlamı. Üçüncüsü fesahat ve belâgat anlamı. Dördüncüsü edebiyatta belâgat ilminin hakikat, mecaz, kinaye, teşbih, istiare gibi konularını öğreten kısmı. Beşincisi söz olsun, iş olsun; vuku bulan yani gerçekleşen şeyden murat (amaç) ne olduğunu o şey ile alâkası ve münasebeti (ilgisi) bulunan bir sözle veya bir fiil (eylem) ile açıklama hâlidir. Beyanname: Durumu yazı ile bildiren açıklama hâlidir. Beyanat da (Beyan) kelimesinin çoğulu olup açıklamalar yapmak anlamındadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.