Tarihe emanet edilen şehir -1-

A -
A +
Kurtuluş savaşından sonra toplanan Lozan Konferansı sırasında Musul’un geleceğinin belirlenmesi hususunda Türkiye ile İngiltere arasında ortaya çıkan ve üç yıl süren anlaşmazlıktır Musul Meselesi…
11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi sırasında İngiliz işgali altında bulunan Musul’un durumu, Ocak 1923’te toplanan Lozan Konferansı sırasında önemli gündem maddelerinden biri olarak ele alındı.
Türk heyeti Musul’un Türkiye’ye bırakılmasını, İngiliz heyetiyse var olan durumun korunarak Musul ve çevresinin İngiltere denetimindeki Irak sınırları içinde kalmasını ısrarla istediler. Türkiye ve İngiltere arasında meydana gelen bu anlaşmazlık sebebiyle Musul konusu Lozan Konferansı gündeminden çıkarıldı. Bu konunun Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelerle 9 ay içinde çözüme bağlanması kararlaştırıldı.
Lozan Antlaşmasının ilgili maddesi gereğince Türk-İngiliz görüşmeleri 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da başladı. Türk heyetinin bazı tavizleri kabul etmesi üzerine İngiliz heyeti Musul dışında başka yerlerin de İngiltere’ye bırakılmasını teklif etti. Bu teklifler sebebiyle anlaşmaya varılamadığı için İstanbul Konferansı 5 Haziran 1924’te dağıldı. Lozan Antlaşması hükümlerine göre ikili görüşmelerle halledilemeyen Musul Meselesi, Milletler Cemiyeti'ne gönderildi. Milletler Cemiyeti'nde Musul Meselesiyle ilgili görüşmeler 20 Eylül 1924’te başladı.
Buradaki görüşmelerde Türk görüşlerini Fethi Okyar açıkladı. Türkiye’nin Musul’da plebisit (halk oylaması) yapılmasından yana olduğunu belirtti. İngiltere ise bölge halkının oy vermeyle ilgili konuları bilmediğini ileri sürerek buna karşı çıktı. Cenevre’de görüşmeler devam ederken Musul bölgesinde İngiliz ve Türk askerî güçleri arasında yer yer çarpışmalar oldu. İngiltere 9 Ekim 1924’te bir ültimatom vererek Türk birliklerinin 48 saat içinde; ültimatomda belirtilen sınırın gerisine çekilmesini istedi...
           Mehmet Emin Ceylan-İstanbul
 
 
ŞİİR
 
          Bayram
 
Anam babam olmayınca
Ne yapayım ben bayramı.
Torunlarım gelmeyince
Ne yapayım ben bayramı
 
Dostlar hatır sormayınca
Kimse selam vermeyince
Benim yüzüm gülmeyince
Ne yapayım ben bayramı.
 
Bayram gelmiş benim neme
Sakın bana deli deme
Taş başarım ben sineme.
Ne yapayım ben bayramı.
 
Süleyman'ım yazdım yine
Kâğıt kalem sazdım yine
Dertlerimle sözdüm yine
Ne yapayım ben bayramı.
 
         Süleyman Usta-Espiye/Giresun
 
 
 
 
TEBRİK
 
Dinî bayramlar
Müslümanların iki tane dinî bayramı vardır. Bunlardan biri Ramazan Bayramıdır. Müslümanlar İslam’ın beş şartından biri olan ramazan ayında oruç tuttuktan sonra bayram ederler. Buna Ramazan Bayramı denir. Ramazan Bayramı'ndan sonra da yine hicri takvime göre zilhicce ayının 10. gününden itibaren dört gün boyunca edilen bayramdır. Bu dört günde aynı zamanda Mekke’de hac ibadeti de gerçekleştirilmekte, orada da kurban vecibesi yerine getirilmektedir. Müslümanların bayram günlerinde şunları yapması sünnettir:
1- Erken kalkmak. 2- Gusül abdesti almak. 3- Misvak kullanmak. 4- Güzel koku sürünmek. 5- Yeni ve temiz elbise giymek. 6- Dargınları barıştırmak. 7- Kabirleri ziyaret etmek. 8- Yüzük takmak. 9- Güler yüzlü olmak. 10- Câmiye erken gitmek. 11- Müminlere selâm vermek. 12- Müminlerle bayramlaşmak. 13- Fakirlere sadaka vermek. 14- Akrabayı ziyaret etmek. 15- Din kardeşlerini ziyaret etmek. 16- Ziyarette hediye götürmek. 17- Misafirlere ikram etmek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.