21. Yüzyılda Öğretmenlik -2-

A -
A +
Ülkelerin gelişmişlik seviyesini gösteren en önemli rakamlardan birisi ihraç ettiği malların kilogram fiyatının ne olduğudur. Almanya, Güney Kore, Japonya, Hollanda vb. gibi ülkelerin dışarıya sattığı ürünleri kilo fiyatı 3.5-5 dolar aralığındadır. Bizim ise ne yazık ki 1.2 dolar seviyesini aşamamaktadır. Katma değeri yüksek ürünler yapabilmemiz için bilime, fenne, teknolojiye, yazılıma istek ile yaklaşan öğretmenlere daha çok ihtiyacımız vardır. e-Posta yollayamayan, etkileşimli tahtada ders işleyemeyen, makale yazamayan, en azından bir yabancı dili orta seviyede olsun bilmeyen on binlerce öğretmenimiz vardır.
MEB öğretmenlerin niteliğini geliştirmek için her yıl yeni projeleri devreye sokuyor ama eski köye gelen yeni âdetler pek kabul görmüyor.
Doktora, yüksek lisans yapan öğretmenlerle iki yıllık meslek yüksekokulunu bitiren öğretmenler hemen hemen aynı maaşı alıyor. Arada 50-200 TL fark var. Ek ders ücretlerinde yüzde 25-40 oranında bir fark var ama bu, ek ders bulamayan öğretmenlere bir fayda sağlamıyor…  2 yıllık yüksekokul mezunu ile 6-8 yıl yükseköğrenim dersleri almış bir öğretmene aynı maaş verilir mi? Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?
21. yüzyılda birçok dersi web üzerinden sanal öğretmenler, yapay zekâlı yazılımlar, videolar ile verebileceğiz. Yeni eğitim modelini 100 yıl önce teoriler ortaya koymuş eğitim otoritelerinin söylemleriyle işletemeyiz. Bilgi çağına uygun öğretmenler yetiştirmeliyiz. ÖSYM, öğretmen yetiştiren fakültelerin puanlarını tıp, hukuk gibi alanların seviyesine çekmelidir. 3-4 net yapılarak girilen öğretmenlik dönemi kapanmalıdır.
Tekrarlana tekrarlana tavsamış lafları yeniden dile getirmek yazının okunurluğunu azaltacaktır. Kısaca ifade edeyim: 30 yıllık uzman elektrik öğretmeniyim. Y ve Z kuşağı olarak nitelenen kesimden gelerek öğretmen olanların çoğunun hâli içler acısıdır. Bu olgu bizi sıkıntıya sokacaktır. Sadece test sınavlarıyla seçilmiş olan kitle 2030-2040’lı yıllarda bizi daha da aşağı çekecektir.
           Ali Özdemir-Öğretmen
 
 
ŞİİR
 
     Şehit Polis Osman Çatana
 
Adın unutulmuyor şehit Osman Çatana
Yazdı devlet ismini Düzce’de karakola
Bir köylüyüz mezarın babam ile yan yana
Hüzünlenerek şiir derliyorum bak sana
 
Nevruz olaylarında Şırnak dolaylarında
Ben o zaman küçüğüm yine hatırlarım da
Haberin geldi köye doksanlı yıllarında
Ağlar şiir derlerim Osman Abi ben sana
 
Kader mi diyelim biz ya da yazı mı olsun
Hep hatırlayıp seni gözlerim yaş mı dolsun
Annelerin ağzında genç bir fidan oğulsun
Nurlar içinde yatsın mezarda Osman Abi
 
Al bayrak dalgalanır mezarının başında
Şehit polis yazıyor siyah harfle taşında
Yalnız değilsin orda bak babam da yanında
Ben de bir gün gelecem vadelerim dolunca
                              Sinan Korkmaz-Düzce
 
 
 
UNUTULMAZ ŞEHİRLER
 
MUŞ: Türklere Anadolu’nun kapısını açan Malazgirt Zaferinin kazanıldığı, her tarafı tarihî ve tabiî güzelliklerle dolu olan ilimiz. Doğudan Ağrı, kuzeyden Erzurum, batıdan Bingöl, Güneyden Bitlis, güney batıdan Batman ve Diyarbakır illeriyle çevrilidir. Trafik numarası 49’dur. Muş yüksek ve dağlık bir bölgede bulunur. Su ve nehirlerin bolluğu sebebiyle şehre “bol su” anlamına gelen “Muşa” denmiştir. İlk çağlarda bu bölgeye “Taran” ve İslâm kaynaklarında “Tarun” denilmektedir. Türkiye’deki her şehrin ismini Türklük öncesine bağlayan Hıristiyan emperyalizmi, Muş şehrini Urartu Kralı Muşet’in MS 4. asırda kurduğunu ifade ederek, bu ismi Muşet’e izafe ederler. Türkler bu şehri fethettikten sonra ismini “Muş” olarak söylediler. Muş’a bağlı Barikon Kaplıcası, Varto ilçesine 27 km uzaklıkta Kaynarca köyündedir. Kaplıcanın suları içme ile mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi ile metabolizma hastalıklarına, banyo ile romatizma, nevralji gibi kronik bronşitlere faydalı olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.