Libya’da ne işimiz var? -2-

A -
A +
Dünkü yazımızda açıklamaya çalıştığımız o kimseler vardı… Suriye’de ne işimiz var, Irak’ta ne işimiz var, Bosna’da ne işimiz var, Libya’da ne işimiz var diye soran zavallılar… Bu kimseler ya neyin ne olduğundan habersiz cahil cühela kimselerdi… Ya da Batı’nın kültür potasında erimiş ve bu milletle hiçbir manevi bağı kalmamış içimizdeki ‘Fransız’ entellerdir, demiştik… Bunlar var ya savaştan kaçıp barışta ganimete konan münafıklara benzemektedir. 15 Temmuz gecesi banka ve market kuyruklarında bekleyen korkaklardır... Rahmetli babam anlatmıştı. Devlet, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra gazilere maaş bağlamaktadır. İstiklal Madalyası sahibi Gazi Hasan İspiroğlu da bir arkadaşıyla birlikte Sürmene Askerlik Şubesine gider. Kapıdan girer girmez komutan  "Derhâl kaybolun buradan! Sizi gidi sahtekârlar!.. Savaştan kaçarsınız, parayı duyunca koşarsınız!" diye bağırır...
Hasan Dayı'nın yanındaki sahte gazi korkudan soluğu kapıda alır. Hasan Dayı ise “Bana bak kumandan, ben Haymana cephesinde düşmanla çarpışırken sen daha babanın damarlarında bile yoktun! Bu nasıl kelamdır!" diye kükrer. Bunun üzerine komutan, Hasan Dayı'nın eline sarılır, öper. Sandalye verir, çay ikram eder. Meğer elinde yeterli veri bulunmayan komutan, basit bir korkutma yöntemiyle gerçek gazilerle sahtekârları ayırmaya çalışırmış. Girişteki kükreyiş, yalnızca bir numaraymış aslında. Cephelerde aslanlar gibi dövüşüp kefereye dünyayı dar eden yiğitler, bir blöfe pabuç bırakacak değiller ya!..
Türk milleti çok merhametli ve sabırlıdır. Ama zalime karşı Hakk’ın kılıcı olmaya, vakti zamanı gelince emanetini sahibine gülümseyerek veremeye söz vermiştir. Ey güzel gözlü, temiz kalpli asil Mehmetçik! Bugün vatan senden razıdır. Destanını tarih yazacak şüphesiz. Sen cennete uçarken arkanda güllerin açtığı, cennet gibi bir vatan bıraktığın evlatların aynı asaletle izinden yürüyecek. Gelecek nesiller, senin yolunla istikamet bulacak. Uğrun açık ola...
“Şu yeryüzü er meydanı
Gönül sevmez her meydanı
Yüreksize yorgan döşek
Koç yiğide ver meydanı”
                  İdris İspiroğlu
 
 
 
ŞİİR
 
           Zaman ve mekân
 
Zaman;
İçinde bulunduğun andan ibaret,
Dün bitti bugünle yarını imar et.
Zaman;
Geçmişe bakıp geleceğe ihanet,
Durmaz, akıp gider, sanma kalır ilelebet…
 
Bazen beklersin geçip gider gülerek.
Bazen özlersin sevgiye boyun bükerek.
Bazen seversin sevgiliye hasret çekerek.
Bazen ağlarsın geçmişe hata diyerek.
 
Zaman, varlığınla yokluğun arası.
Zaman, seven insanın gönül yarası.
Zaman, uzaklığın baş belası.
Zaman hayatın asıl manası…
              Mehmet Serdar Pektaş-Kırıkkale
 
 
UNUTULMAZ ESERLER
 
HOŞAP KALESİ: Van-Başkale yolu üzerinde, Van’a 50 veya 60 km uzaklıkta sarp bir yamaç üzerinde bulunan kaledir. 1643 senesinde Mahmudî beylerinden Sarı Süleymân tarafından yaptırıldı. Türkiye-İran arasındaki yol üzerinde bulunduğundan çok önemli stratejik bir yeri vardı. İç içe üç surla çevrilmiş bulunan kalede iki câmi, üç hamam, çeşmeler ve yer altı zindanı bulunmaktadır. İç kale kapısının üzerindeki ormanın yanlarında zincirlerle bağlı iki aslan motifi yer almaktadır. Kalenin altındaki Hoşap Çayı üzerinde Zeynel Bey'in yaptırdığı tarihî bir köprü bulunmaktadır. Kale bugün harabe hâldedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.