Bugün biz ne yapıyoruz?

A -
A +

Dedemin yetiştiği yıllar geldi hatırıma… Hayatım roman köşesine hatıramı paylaştım. Bu arada dün ile bugünün bir muhasebesini yapmak geldi içimden… Dün insanlar kıtlık sebebiyle aç karnını doyurmanın derdindeydi… İnsanlar boğaz tokluğuna bile çalışmaya razıydı. Ya bugün…
Bugün biz ne yapıyoruz? Çocuklarımızı en özel okullarda okutmaya çalışarak, sevgide ve şımartmada abartıya vararak deyim yerindeyse çocuğu tepemizden indirmeyerek, onlara hiçbir sorumluluk vermeyerek saksıda bir çiçek gibi yetiştiriyoruz.
Sonra da kendini ifade edemeyen, ne yapmak istediğini bilmeyen ve bir türlü mutlu olamayan çocuklar yetiştiriyoruz. Bunun bir dengesinin olması lazım. Çocuğa sadece maddi imkânları sunup sürekli onu mutlu etmeye çalışmak onun tatminsizliğine sebep olmaktadır. Örfümüze, âdetimizde uygun şekilde güzel ahlakını, terbiyesini de aşılamalıyız. Çocuklar bugün izlediği çizgi filmlerden, yedikleri besinlerden ve apartman dairelerindeki kısıtlı hareket imkânlarından dolayı zihinlerini bir türlü toparlayamayıp sakinleşemiyorlar. Sakinleşemeyince de onlarla göz göze gelip sakin sakin bir şey anlatamıyoruz. Sonra psikoloğa götürüp bize yabancı olan teşhisler konulup geri geliyoruz. “Çocuğunuz şu sendromu atlatıyor”, “şöyle davranmalıyız” vb. gibi geri bildirimler alıyoruz. Hâlbuki bir şeyleri iyileştirmek için soruna sebep olan şeyleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Yani çizgi filmler, verdiğimiz besinler, hareketsizlik gibi konuları gözden geçirmemiz gerekiyor. Çocuklarımızı hayata hazırlarken onlara yeterince sorumluluklar vermemiz gerekiyor… Yanlarında olarak iş paylaşımında bulunmamız gerekiyor… Minik hatalarını görmelerine ve düzeltmelerine nezaret etmemiz gerekiyor… Çocuk yetiştirme konusunu ele alsak değil bu köşe sayfalar yetmez… Her çocuk ayrı bir dünyadır bu da ayrı bir konu… Sözün özü büyüdükçe bizden uzaklaşmayan, bize yabancı olmayan çocuklar yetiştirmek için çabalamalıyız. Ecdadın sevgisini onlara öğretirken kendilerini sevmelerine kendilerine öz güven duymalarına da önem vermeliyiz… Susan, hep emir alan değil aynı zamanda konuşabilen evet veya hayır diyerek kendi isteğini kendi derdini ifade etme öz güveni kazanabilen çocuklar yetiştirmemiz gerekiyor…
               Şaban Yıldız-Bursa

ŞİİR
       Yemek seçme ey insan
Binbir türlü nimeti bulup burun kıvıran
Bilir misin kıymeti odur seni doyuran.
“Sofrada şu da olsun” diye çeşit ayıran,
Yakışmaz hiçbir kula yemek seçme ey insan.
Döktüğün kırıntıyla karınca erzak taşır,
Serptiğin susamlara güvercinler doluşur.
Kâinatın sahibi hesap günü görüşür,
Yakışmaz bunlar sana çöpe dökme ey insan.
Nice düğün dernekler, artar güzel yemekler
Demez ki bir tanesi paket yapsın şu eller.
Öyle ya gören olur sonra bize ne derler,
İsrafın sonu iflas böyle yapma ey insan.
Binlerce yoksul, yetim ekmek arar bulamaz.
Senin şımarık çocuk yer de, yerden kalkamaz
Öğütür lokmaları ağzından şükür çıkmaz
Kur’ânda israf için ne yazıyor ey insan!
                       Sinan Korkmaz-Düzce


UNUTULMAZ KELİMELER
MAHRÛSA: Arapça bir isim olan mahrûsa, "büyük şehir" demektir. (Devellioğlu 2010: 657)
Yine Kamus-ı Türkî kelimenin “belde-i mahrûse”den kısaltılarak oluşturulduğunu yazarak mahrûse-i Kostantiniyye ve mahrûse-i Burusa örneklerini vermiştir. (Şemseddin Sami 1996: 1300)
Büyük şehir anlamındaki bu unvan Bağdat, Belgrat, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Eğriboz, Hanya, İstanbul, İzmir, Kandiye, Rodos, Ruscuk, Selanik, Trabzon, Vidin ve Vodin şehirleri için kullanılmıştır.
On altı farklı şehir için kullanılması en fazla tercih edilen bir unvan olduğunu göstermektedir. Osmanlının büyük ve önemli şehirlerinden biri olduğu için Edirne “büyük şehir” manasındaki “mahrûsa” unvanıyla da kullanılmaktadır. İstanbul’un Galata semti de mahrûsa unvanıyla zikredilmiştir. [Abdullah Aydın-Şair Tezkirelerine Göre Osmanlı’nın Unvanlı Şehirleri]

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.