Bilet parası olmadığı için

A -
A +
Ne zaman ÖSS sınavı günleri yaşansa, o yetişemediği maç gelirdi aklına... Elinde kalan gazeteler... T cetvelli üniversite öğrencisi... Kan ter içinde kalıp da içeri giremediği Trabzonspor-Beşiktaş maçı... 80’li yıllardı... Lise öğrenciliğinde hafta sonları hep maça giderdi. Mecidiyeköy’deki meşhur stadyum, maç olduğu her hafta onların asıl adresiydi... Maça gitmezse aile bütçesine o hafta katkı sağlanamazdı. Maçta gazete satarlardı. Yoksa maç onların neyine... O gün bir tuhaflık vardı. Yoksa bu hafta maç olmayacak mıydı? Sağa baktı sola baktı... Koşa koşa stadyuma gitti... Maç o hafta İnönü’ye alınmıştı... Arkadaşı ikinci bilet parası olduğu için bir başka otobüse atladığı gibi İnönü Stadyumunun yolunu tuttu... O ise durakta kalakaldı. O sırada gözüne durakta otobüs bekleyen bir ağabey ilişti.
Elindeki T cetveline bakarak onun üniversite öğrencisi olduğunu düşündü. Kendi de öğrenci olduğundan olsa gerek kendini ona daha bir yakın buldu. Gitti yanına yüzlerini kızartarak dedi ki:
-Abi maç burada değilmiş. İnönü’deymiş. Elimde kaldı gazeteler. Ama gidecek bilet param yok. Bana bir bilet alır mısın?
Üniversite öğrencisi o ağabey hiç ama hiç ikilemedi... Hemen biletini aldı. Teşekkür ederek bindi otobüse... Ama ne enteresandır ki, arkadaşı çok önceden gittiği için maça içeri girmiş, o ise maça yetişememişti...
İçeri almadılar. Çok üzüldü... Bir de ta oradan eve kadar yürüyerek geldi... Annesine durumu anlattı. Artık yapacak bir şey yoktu. Öyleyse kaldığı yerden dersine çalışmalıydı. O gün akşama kadar seviye belirleme sınavına çalıştı...
O gün maça yetişseydi sınava bu derece hazırlanamayacaktı. Nitekim o gün maça yetişen arkadaşı Edebiyat kolunda kaldı, o Matematik Fen koluna geçti... O gün maçı kaçırması belki de hayatına böyle bir yön verilmesi için bir cilve-i Rabbaniydi.
Aradan yıllar geçti... Diş hekimi olarak, yine Mecidiyeköy’deki muayenehanesinin üçüncü katından, ara sıra tam hizasına denk gelen ve T cetvelli öğrenciden bilet parası istediği İETT durağına bakıyor lise yıllarını ve o günleri hatırlıyordu...
          İlhami Sırdaş-İstanbul
 
 
ŞİİR
 
 
       Ne sanıyorsun?
 
Günler aylar yıllar geçiyor
Farkına bile varmıyorsun.
Oysaki zaman sınırlıyken
Geçen zaman geri gelir mi sanıyorsun?
 
Ölüm her yerde yaklaşırken
Hiç ölmeyecek gibi yaşıyorsun.
Ölüm en büyük gerçek iken,
Hiç ölmeyeceğini mi sanıyorsun?
 
Mala mülke değer verip
Ahiretini unutuyorsun
Sürekli dünya için çabalıyorsun
Malın mülkün seni kurtarır mı sanıyorsun?
 
Bir tanıdığın düğüne çağırıyor
Gitmezsem ayıp olur diyorsun
Rabbim günde beş kez çağırıyor
Ona ayıp olmaz mı sanıyorsun?
 
Modayı takip ediyor,
Asrın tarzına uyuyorsun.
Allah’ın emrine uymazken
Rızasını kavuşacağını mı sanıyorsun?
        Mehmet Aslan-Rize (Öğrenci)
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
HENTBOL: İki takım arasında topla oynanan oyun. Takımlar yedi veya on bir kişiliktir. Oyunda hedef futbolda olduğu gibi topu rakip kaleye sokmak, rakip takımın da gol atmasını engellemektir. Hentbolda top elle atılır, yakalanır, yumruklanır veya vücudun dizden yukarıdaki herhangi bir bölümüyle vurulur. Kaleci dışındaki oyuncuların topa ayak vurması yasaktır. Karşılaşmalar 30’ar dakikalık iki devre hâlinde oynanır. Devreler arasında bir mola süresi vardır. Oyuncuların, top ellerindeyken üç adımdan fazla koşması ve topu elinde üç saniyeden fazla tutması yasaktır.
Hücum oyuncuları rakip kaleye atışlarını, rakip kalenin kale alanı çizgisinin dışından yapmak mecburiyetindedirler. Takımların oyuncu sayısının ve saha ebatlarının farklı olduğu başlıca iki hentbol türü vardır. Her ikisinde de topun çevresi 58-60 cm, ağırlığı 425-475 gramdır. Bayanlar ve gençler karşılaşmalarında biraz daha küçük top kullanılır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.