Suriyeli Mahmut neyimiz olur? -1-

A -
A +
Hemen bütün yazılarımda "Türk’ün Kızılelması"nı, İslam’ın insanlığı kurtarma gayesini dile getirmeye çalışırım. Buna göre Oğuz Kağan Destanı’nda geçen, ‘güneş bayrak, gök çadır’ ülküsünün Türk’ün nizam-ı âlem için görevlendirildiğine olan inancını, gök kubbe altındaki bütün insanları bir baba şefkatiyle korumayı ve yaşatmayı mukaddes bir vazife bildiğini, İslam’ın ise, insanlığın iki cihan saadeti için gönderildiğini, dilimin döndüğünce anlatmaya çalışırım. İnancımıza göre din kardeşliği öz kardeşlikten de önce gelir. Tufan’da, Nuh aleyhisselam’ın gemisine yalnız müminler binmiş, Nuh peygamberin kâfir olan öz oğlu boğularak helak olmuştur. Bizim kâfirlerin mazlumlarına da merhamet etmemiz, onlara da acımamız yine inancımızın gereğidir. İslamiyet, "Allahü teâlânın emirlerine hürmet, mahlûkatına şefkat göstermektir.” İkinci Haçlı Seferi’nde yaralı aciz duruma düşen haçlı askerlerine sahip çıkan Müslümanların şefkati karşısında, binlerce haçlı askeri Müslüman olmakla şereflenmişlerdir. Uzak yerlerde yaşayıp, birbirini hiç tanımadığı hâlde Allah için birbirini seven müminlere, kıyamet günü peygamberlerin ve şehitlerin bile imreneceklerini peygamber efendimiz haber veriyor. Müslümanların, insanlığın saadeti, kurtuluşu için yaratılmış hayırlı bir ümmet olduğu Al-i İmran 110. âyetinde bildirilmektedir...
Üzülerek söylemeliyim ki, milletin bir kısmının kültürel genetiğinin tamamen bozulduğunu düşünmeye başladım. Zira Türk tarihinde asla yabancı düşmanlığına rastlayamazsınız. Hiçbir kaynak, böyle bir utanç sebebi bir cürüm işlediğimizi yazmamıştır. Kaldı ki, Suriye bizim dünkü vilayetimizdir. Halep, Misak-ı millî ile tescilli vatan toprağımızdır. Bu topraklarda hâlen bir milyondan fazla akrabamız yaşamaktadır. Benim ve birçoğumuzun dedelerinin askerliklerini Yemen’de yaptıklarını sanırım bilmeyen yoktur. Bu topraklar, elimizden vahşice koparılmış vatan topraklarıdır, ciğerparemizdir. Dedelerimizin yattığı yerlerdir. Bu insanlar bizim kardeşimizdir. Hatay 1939’da ana vatana katıldıysa, Halep’in kurtuluşu da belki yarın, belki yarından da yakındır...
             İdris İspiroğlu-Niğde
 
 
 
ŞİİR
 
      İşte benim yalanlarım!
 
             -Yalan söyleyenlere ithaf-
Bir düşman uçağı uçarken gördüm,
Sapan taşı ile vurup düşürdüm.
Belki inanması zor gelir amma,
Buzdan fırın yapıp ekmek pişirdim.
 
 
Kaplumbağa fili almış sırtına,
Bir kaçışı var ki sanki fırtına,
Onu gördüm sızı girdi sırtıma,
Değirmen taşıyla sırtım kaşıdım.
 
Üfledim denizde gemi batırdım,
Fiskeyle kamyonu yana yatırdım.
“La havle velâ kuvvete" deyip
Kendi yalanıma kendim şaşırdım!
 
         Selim Ataş-Malkara/Tekirdağ
 
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
CÜCELİK: Normalden küçük ve normal gelişme kabiliyetinden yoksun bir şahsın içinde bulunduğu durumdur. Hayvanlarda olduğu gibi, bitkilerde de cücelik olur. Kime cüce denileceğine dair kesin bir ayrım yapılamaz. Ancak cüce sayılma boyu yetişkin insanda genelde bir ila bir buçuk metre arasında değişir.
Normal insanların cüce çocukları olabileceği gibi, cücelerin de normal çocukları olabilir. İnsanlarda cücelik sebepleri; doğuştan cücelik ve bazı hastalıklar sebebi ile sonradan meydana gelen cücelik olarak iki grupta incelenebilir. Doğuştan meydana gelen cücelik: Zekâ geriliği, anormal yüz görünümü ile el ve ayaklarda bazı anormalliklerle karakterize olan mongolizmde, cücelik doğuştandır.
Orta Afrika’daki Boşimanlar, Pigmeler, Grönland’daki Eskimolar, Norveç’ten Yenisey’e kadar bölgelerde yaşayan Samoyetler, Okyanusya’daki Papular doğuştan kısa boylu olup hepsinin boyları bir buçuk metrenin altındadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.