Bir tek ağaca zarar gelirse!..

A -
A +
Tabiat ile alakalı bir metin okuduğumuzda, ya da bir konuşma dinlemeye başladığınızda veya bir belgesel gördüğünüzde genellikle hep aynı şeyleri aklımızdan geçiririz.
Nedir o?
Doğayı değişmez zannederiz. Dün gördüğümüzün aynısı kalacak zannederiz. Doğaya bir şey olmaz zannederiz.
Ama bu düşünce gerçekten yanlıştır. Doğa da kendi âleminde canlıdır. Tabiata güzellik katan ağaçlar bitkiler âlemi canlıdır. Hayvanlar âlemi canlıdır. İnsanlar âlemi canlıdır. Doğa bizimle güzel olduğu gibi biz de doğanın doğallığı ile sağlıklı ve mutlu oluruz…
Kendimizi bir düşünürsek eğer… Hayatımız dışında her şey tekrar yerine konabilir değil mi? Hayatımız elden gittiğinde bir daha geri dönüşümüz yoktur… Onun için çıkmayan candan ümit kesilmez derler.
İşte doğa da bizim gibi canlı ise onun da yaşaması yaşatılması lazımdır. Doğayı da kendi sağlığımızı düşündüğümüz gibi düşünmeli, kendimizi koruduğumuz gibi korumalıyız.
Bu konuda ne yapılabilir?
En önce eğitim seviyesini yükseltmelidir bence. Böylece doğayı korumak isteyen bireylerin sayısını artırabiliriz. Doğayı korumaya yönelik çalışanlara daha bilinçli yardımcı oluruz. Sivil Toplum Örgütlerinin bu konudaki çalışmalarına destek veririz.
Güzel dinimiz İslamiyet şu yedi şeyi yapan, öldükten sonra da devamlı sevap kazanır der. Bunlar 1- [Dine uygun] ilmî bir eser yazan, 2- Bir çeşme yapan, 3- Bir su kuyusu açan, 4- Bir ağaç diken, 5- Bir mescit bina eden, 6- Bir Mushaf yazan, 7- Öldükten sonra kendisine dua edecek salih bir evlat yetiştiren.) [Beyheki]
Yine ecdadımız da doğanın korunmasına çok önem vermiştir. “Bu ülkede tek bir ağaca zarar veren olursa onun kellesini alırım” diye bir ferman vardır. Bu fermanı veren de Sultan II. Mehmet’tir… Yani bulunduğu konumda seferden sefere koşan fetihler yapan bir sultan bile tabiata ve onun korunmasına bu derece önem veriyorsa artık bu konuda kendimize çekidüzen verme vakti gelmemiş midir?
Duygularıma Mehmet Emin Yurdakul’un şu mısraıyla son veriyorum:
“Ey hemşehri! Sakın kesme, yaş ağaca balta vuran el onmaz!"
            Rumuz: "Kuzucuk"-İstanbul
 
 
 
ŞİİR
 
         Elhamdülillah
 
Elhamdülillah ki ben Müslümanım
Zenginliğim iman sermayem aklım.
Din kardeşim için hep hüsnü zannım
Zenginliğim iman sermayem aklım.
 
Elhamdülillah ki ehli salatım.
Allaha sımsıkı bağlı halatım.
Efkâr-ı Kur'ândır sanki hayatım,
Zenginliğim iman sermayem aklım.
 
Elhamdülillah ki gafil değilim,
Rızkı veren Allah sefil değilim
Yarına çıkmaya kefil değilim
Zenginliğim iman sermayem aklım.
 
Elhamdülillah ki şair biriyim,
Mevla’mın pek aciz bir neferiyim.
Şükrü eda ile zâkir biriyim
Zenginliğim iman sermayem aklım.
              Şükrü Ceylan-İstanbul
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
BELKIS: Süleyman aleyhisselam zamanında Yemen'in Sebe şehrinde hüküm süren kadın sultan. Hazret-i Davud vefat edince, on iki yaşındaki oğlu hazret-i Süleyman babasının yerine sultan oldu. Süleyman aleyhisselamın Yemen'in Sebe şehrinde hüküm süren Belkıs'tan, Belkıs'ın da Süleyman aleyhisselam’dan haberi yoktu. Hüdhüd kuşu Süleyman aleyhisselama Belkıs'la ve kavmiyle ilgili haber getirdi...
Hazret-i Süleyman, Belkıs'a Hüdhüd kuşu ile mektup göndererek Allahü telaya iman etmesini istedi. Bu yazışma ve hediyeleşme süreci sonunda Belkıs Süleyman aleyhisselam’ın mülkünün Allahü teâlâdan olduğunu, başka ibadete layık bir ilah bulunmadığını, Süleyman aleyhisselamın onun peygamberi olduğunu anladı ve iman etti. Rivayete göre Süleyman aleyhisselam Belkıs'la evlendi. Kırk sene hükûmet ettikten sonra vefat etti. Süleyman aleyhisselamın vefatından kısa bir müddet sonra Belkıs da vefat etti...
Belkıs'ın Süleyman aleyhisselam ile mektuplaşması ve Kudüs'e gelmesi, Kur'ân-ı kerimde Neml suresi 24-44. âyet-i kerimelerinde uzun bildirilmiştir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.