Seyahat etmek vatanseverlik mi? -2-

Üniversitedeki bir profesörün “Ülkenizi gezin çocuklar gezmek vatanseverliktir” sözü üzerine gezmek ve seyahat etmek konusundaki duygu ve düşüncelerimi aktarmaya devam ediyorum...

Eğer yemek kültürünü geliştirmek maksadıyla seyahat ediyorsak, modern tabirle gastronomi turizmi yapıyorsak, ülkemizin ne denli büyük bir yemek kültürüne sahip olduğunu anlar ve vatanımıza hayran kalırız. Şayet doğal güzellikleri görmek amacıyla bir yerlere gittiysek, bu doğal güzelliklerin ne derece büyüleyici olduğunu görür, böyle bir vatan toprağına sahip olduğumuz için Allah'a şükrederiz. Yine bir iş ya da tedavi amacıyla daha önceden gitmediğimiz bir yere gittiysek, o şehrin merkezini görmek, insanların yaşantılarını izlemek ilgimizi çeker. Hiçbir amaç olmadan, sadece stres atmak veya gezdiği yerlerin listesine yeni yerler eklemek isteyen bir insan ise, tesadüfen ya da tevafuk neticesinde keşfettiği ilginç olayları ya da manzaraları fotoğraflayarak ya da videoya kaydederek zengin bir arşiv teşkil edebilir (oluşabilir). Bu da vatanımızın zenginliklerini anlatan bir eserdir.

Yurt dışını gezmenin vatanseverlik ile ilgisi nedir? Bunu da şöyle izah edeyim:

Kendi ülkemizde alışılagelmiş birtakım örf âdetler, yazılı ya da yazılı olmayan kurallar ve yaşantı vardır. Günübirlik ya da birkaç günlüğüne yurt dışına çıktığımızda, oralarda gördüklerimiz, şehirlerin düzeni, doğal güzellikler, medeniyet ilgimizi çeker ve bazı sistemleri örnek alıp "acaba bu bizde neden yok" ya da o ülkedeki insanların birbirine ve yabancılara saygısını gördükçe "neden bunları örnek almıyoruz" diye düşünebiliriz.

Sayıları az da olsa ötekileştirmek isteyen, başka milletlerden gelen insanlara ya da turistlere kötü davranan tipleri gördükçe de bundan ibret alır ve kendi ülkemizin kıymetini daha iyi anlayabiliriz. Birçok kural uluslararası olduğu için bizdeki kurallarla aynıdır (havaalanında check-in, gümrükte pasaport mühürletme gibi) ancak birçok kuralın ve oradaki yaşantının kendi ülkemizdeki yaşantıdan tamamen farklı olduğunu görünce, o ülkede uzun süreli kalmanın ve oranın yaşantısına intibak etmenin ne denli zor olduğunu anlarız. İşte bu merhalede, vatanımıza olan sevgimizin daha da arttığını görürüz. Elbette ki çeşitli yabancı ülkelere çalışmak, tedavi veya helal dairesi içinde olmak üzere çeşitli amaçlarla giden ve yıllarca yaşamak zorunda kalan çok sayıda insanımız vardır. Allah kolaylıklar nasip etsin.

Kısacası, tebdil-i mekânda ferahlık vardır. İmkânlarımız ölçüsünde, öncelikli olarak yakın çevremizden başlayarak ülkemizi ve diğer ülkeleri gezmeliyiz...

 

 

 

 

 

Seni arıyorum dağda bayırda,

Seni arıyorum çayda çayırda,

Seni arıyorum bağda, bahçede,

Bir tek seni arıyorum bir tek seni her yerde.

 

Seni arıyorum ayda güneşte,

Seni arıyorum derede tepede,

Seni arıyorum geride ileride,

Bir tek seni arıyorum bir tek seni her yerde.

 

Seni arıyorum gecemde gündüzümde,

Seni arıyorum rüyamda düşümde,

Seni arıyorum düşündüğüm her yerde,

Bir tek seni arıyorum bir tek seni her yerde.

 

Haber ver bileyim sen neredesin,

Haber ver geleyim sen neredesin,

Haber ver bulayım sen neredesin,

Bir tek seni arıyorum bir tek seni her yerde.

 

 

 

 

REDİF: Redif kelimesinin birkaç anlamı vardır. 1-Arkadan gelen, birisinin ardından giden. 2-Birbiri ardınca zuhur etmek, ortaya çıkmak. 3-Terhis olup ihtiyata geçen yani askerliğini yaptıktan sonra sefer görev emrine hazır olan asker. 4- Edebiyat Bilgisi olarak da beytin sonunda kafiyeden sonra tekrarlanan hece veya kelime.

“Kışlanın önünde redif sesi var/Açın çantasına bakın nesi var” diye Yemen türküsünde geçen redif kelimesi terhis olup ihtiyata geçen yani askerliğini yaptıktan sonra sefer görev emrine hazır olan asker anlamındadır.

Son dönem Osmanlı ordusunda altı yıllık nizamiye hizmetini tamamladıktan sonra, daha 14 yıl süre ile yedek asker durumunda olanlara verilen isimdi.