Dilimiz mirasımızdır -2-

A -
A +
 
Yazar Samiha Ayverdi'nin dün naklettiğimiz tarihî sözleri bize bir sorumluluk yüklemekte değil midir?
Dilimize lisanımıza yapılan her türlü saldırı esasında bizi köklerimizden koparmak için harcanan bir çaba değil midir? O hâlde bu çirkin gayelere rağmen hayatta kalma mücadelesi veren Türkçemize en az tahrifat yapmak isteyenler kadar bizlerin de sahip çıkması gerekmez mi?
İşte yazar bizim bu konuda mesul olduğumuza işaret etmektedir.
Şuurlu birer vatandaş olarak, dilimize karşı yapılan suni müdahalelere kayıtsız kalmamalıyız.
Bir milleti oluşturan ve içtimai malumatların nizamını belirleyen yani sosyal gelişmelerin kurallarını belirleyen dilimizdir. Bireyin ferdin hayatını idame ettirebilmesinin yegâne güvencesinin de esasında dil olduğu bilincine vakıf fertler olarak yetişmeliyiz.
Zira kaybedilen her kelimemiz, hangi medeniyetten olursa olsun, dimağlarımızda yok olan bir fikrin de yok olması anlamına geldiğinin idrakinde olmalıyız.
Maalesef ki, son zamanlarda, sosyal mecraların hâkimiyetiyle beraber kaybettiğimiz kelimelerin somut izleri de, aheste aheste tahrif edilmeye başlamıştır. Bu suni hadiselerden sonra, Türkçemize kasti yapılan zulümlere karşı muhtelif tedbirler almak zorundayız. Evvela Türkçemizi iyi öğrenmeli, bilmediğimiz kelime ve mefhumlar için lügatimize yani sözlüklerimize bakmalı onlarla meşgul olmalı, yazarken ve konuşurken dilimizin bu hususlarına riayet etmeliyiz. Biz de bu yazımızda mümkün olduğunca edebi lisan kullanmaya bu sebeple gayret ettik. Belki bilinmeyen bazı kelimeleri anlamak için de olsa sözlüğe bakarsınız diye…
Bütün hayatımızın idamesinin ve icrasının muamma kahramanı olan lisanımıza sahip çıkmak için gayret sarf etmeliyiz. Suni kelimeleri kullanmamaya gayret etmeli, sokak ve dükkânlarımızın isimlerinin Türkçe olmasına özen göstermeli, sosyal mecralarda iletişim hâlindeyken kelimelerimizi aslına uygun olarak kullanmalı ve muhakkak kıymetli dinî, edebî, tarihî ve sanat eserlerimizle vaktimiz olduğu müddetçe meşgul olmak suretiyle muhayyilemizin ve fikirlerimizin yek anahtarı olan dilimizi geliştirmeliyiz. Kadim mirasımız, dilimizdir.
           Cüneyt Akçatepe-Türk Dili ve Edebiyatı Öğrencisi
 
 
 
 
ŞİİR
 
   YALAN OLDU DÜNYA
 
Yaşadık bilemedik
Ne güzelmiş geçen günler
Şimdi parkta çocuklar yok
Sokaklar bomboş
Bitti hayale sığmayan hayaller
Yalan oldu dünya
Yalan oldu yaşamak
 
Şimdi camiler mahzun
Minareler boynu bükük
Ezanlar buruk
Acı acı okunur salalar
Saflar garip
Tabutlar sahipsiz
Ölüm soğuk, toprak soğuk
Yalan oldu dünya
Yalan oldu yaşamak
 
Ne umuttur düşünmek
Ne hayattır gülmek
Bozuldu zembereği zamanı
Tat tuz yok aldığımız nefeste
Ölüm geliyor aheste aheste
Yarın diye bir şey yok
Güneşin doğacağı yalan
Yalan oldu dünya
Yalan oldu yaşamak
 
Gözyaşları düğüm düğüm
Gelmesiydi böyle ölüm
Yok artık bu dünya gülüm
Zor böyle eli böğründe beklemek
Kapının ne zaman çalınacağı belli değil
Yalan oldu dünya
Yalan oldu yaşamak
 
Bebekler gülmüyorsa
Çocuklar koşmuyorsa
Heyecandan atmıyorsa kalpler güm güm
Yoksa düğünlerde telli duvak
Damat nerde gelin nerde belli değil
Yalan oldu dünya
Yalan oldu yaşamak
 
Uçurtmalar sahipsiz
Mavi gök hüzünlü
Bulutların iki gözü iki çeşme
Küskün açar çiçekler
Vızıldamaz arılar bu baharda
Belli ki kelebekler de küsmüş
Her şeyin sonu ölümmüş
Yalan oldu dünya
Yalan oldu yaşamak
          Faruk Gökcan-Emekli Edebiyat Öğretmeni
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.