Dünya dün mü öldü? -1-

A -
A +
Geceden beterdi gündüzün şerri, kimse anlamıyor henüz, şaşkın herkes. 2020’de yükleme hatası olduğunu düşünen bile var. Formatlanıp yeniden yüklenmesini talep ediyorlar, “sistem virüslü çıktı” diyorlar. Tam da her ailenin en az ikişer arabası olduğu, spor salonlarının dolup taştığı, hafta sonu olmazsa olmazımız AVM’lerin dolup taşmasındaki doyumsuzluk hafta içine de nüksetmişken birdenbire oldu. Aniden, maske eldiven takmaya başladık.
Uzaklaşmaya başlamadan direkt uzaklaştık. Bir metrelik kendimizi izole mesafesi bile aniden üç metreye çıktı. Düğünler, geziler, tatiller iptal edildi, iptal edilmese de yasaklandı, kapatıldı. Turiste açık camiler, katedraller, müzeler, kiliseler kapandı… Uçak seferleri önce azaltıldı durumun vahamiyeti anlaşılınca durdu.  Seferler, seferler durunca dünya dönmekten yorulmuştu o da durdu. Bunu, yani 2020’deki gözle görülemeyen bir mikrobun, öldürücü bir mikrobun, Covid-19’un Çin’de bir geri zekâlının yediği yarasadan hızla dünyaya yayıldığını söylediler. Gelecek nesildeki çocuklara nasıl anlatılacağını gelecek neslin bile şu anda olup olmayacağını kestiremezken, emin olamazken geleceğin geleceğinden, ölümcül virüs nedeniyle kapı pencereleri kapatıp eve hapsolduk.
Evde hapis olarak yaşananların gerçeğini bile hâlâ anlamaya çalışırken dünyanın ne zaman öldüğünü sessiz sedasız öldüğünü göremezken son bir kez “bir yudum su” dediğini dudaklarına pamukla su değdiremeden ölüp gittiğine şahit mi oluyoruz yoksa… Yoksa yeni bir dünyaya nasıl bir geleceğin, geleceğini silüetlerinin neye benzeyeceğini bilememek ve sessizce bir gün gelecek olan Hazreti Azrail’i beklemenin gerçeğini kabullenmek mi kalıyordu bize? Ya da bazılarının kabullenmek istemese de aslında dünyanın ölümünü izlerken kendimizi de dünya ile aynı yolculuğa hazırladığımızın mücessem hâli miydi bu salgın…
Yavru karıncanın yürüyüşü, bando çalar gibi senfoni orkestrasını da andırıyor. Geceden daha beter gündüzün şerri... Birisi elini uzatacak diye ödümüz kopuyor...
                Özgül Yaşar
 
 
 
ŞİİR
 
              EY RAMAZAN
 
Rahmet, mağfiret, cehennemden azad,
Taş kalbe mülhim, boş kalbe mükrim.
Bir gecede seksen senelik murad,
Gönüllere iner Kur’ân-ı kerim.
 
Ağniya ağuş açar fukaraya,
Yüzler güler, gözlerde biter ahzan.
Hayru hasenat yükselir semaya,
Bahil ahvel kalır bak ey ramazan.
 
Azazil beyhude ağlar zincirde,
Zira bezmielest büyük ahidim.
Cahil cühela nurundan bibehre,
Afitab-ı dareyn Ahyed şahidim.
                   Mehmet Doğrubaş
 
(Mini sözlük: Mülhim: ilham eden, mükrim: ikram eden, ağniya: zenginler, ağuş: kucak, ahzan: hüzünler, üzüntüler, bahil: cimri, eli sıkı, ahvel: şaşı, azazil: şeytan, bezmielest: Allah’ın ''ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sorduğu, ruhların da “evet” diye cevap verdikleri hadise. ahid: sözleşme, cühela: bilgisizler, afitab-ı dareyn: iki cihan güneşi, ahyed: peygamberimizin Tevrat’taki adı)
 
 
 
 
 
UNUTULMAZ KÜLTÜRLER
 
CİRİT: At üzerinde bulunan iki takım yarışmacılarının birbirlerine belli kurallara göre değnek atarak oynadıkları oyun. Cirit, Türklerin eski atlı spor oyunlarından birisidir. Bir takım oyunu olan ciritte maksat, at üzerindeki binicileri hedefleyip değnekleri isabet ettirmektir. Cirit adı verilen değnekler, mızrak biçiminde, ucu temizenli (demirli) muhtelif uzunluklardadır. Genelde kuru meşe veya soyulmuş hurma dalından yapılır. Ciritlerin mızraktan farkı, çapının daha ince olmasıdır.
Orta Asya menşeli (kökenli) olan cirit oyunu, yapılan akınlar ve hicretlerle Anadolu’ya geldi. Bilhassa Osmanlılarda çok yaygın bir spor dalı oldu. On beşinci yüzyılda saray çevresinde, orduda ve halk arasında yaygınlaştı. İnsanın muharebe gücünü artırıp, savaşa hazırladığından saray ve Enderun eğitim programlarında cirit sporuna yer verildi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.