Evde kalalım… İbret alalım...

A -
A +
 
Evde kalalım... Tedbirli olalım... Ama ibret de alalım... İnsan olarak ne kadar aciz olduğumuzu idrak edelim...
Teknolojinin çılgınca büyüdüğü, yapay zekânın neler yapabileceğinin konuşulduğu, silah sanayiinin devasa noktalara ulaştığı bir dünyanın; çıplak gözle dahi görülemeyen bir virüse nasıl teslim olduğunun farkına varalım.
Sokaklarda serbestçe dolaşmanın, tedirgin olmadan alışveriş yapmanın ne büyük nimet olduğunu idrak edelim.
Eşimizle, dostumuzla, bir akrabamızla sarılıp kucaklaşmanın, bir yerde oturup iki bardak çay içmenin, kendilerine bir zarar verir miyiz endişesi taşımadan yaşlılarımızı ziyaret etmenin, ellerini öpüp dualarını almanın kıymetini anlamayalım.
Hatırlayalım, koronavirüs olmadan önce nice yakın akrabamız büyüğümüz ebeveynlerimiz iki adım ötemizde, iki sokak ötemizde iki mahalle ötemizde dururken bir telefon mesajı ile bayramlarını tebrik edip kendi âlemimize akardık… Şimdi anladık ki hayatta insana dosttan başka hiçbir şeyin anlamı yokmuş… Cep telefonlarımız bilgisayarlarımız, izlediğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar hiçbirisi bir insan ile oturup sohbet etmenin verdiği hazzı vermiyormuş.
Camilerimizin, camilerimizde cemaatle namaz kılmanın, cuma namazlarının ne büyük nimet olduğunu idrak etmeye çalışalım. İyi ki ezanlar okunuyor günde beş vakit…
Ve bugünlerde eksikliğini hissettiğimiz her ne varsa; onlara tekrar kavuştuğumuz da; kıymetlerini bilelim...
Kısacası; sevelim, sevilelim, sevdiklerimize sevdiğimizi söyleyelim.
Bir nimetin; elimizden gitmeden kıymetini bilelim.
Ölümü bize uzak zannetmeyelim... Ölümü sadece virüsle hatırlamayalım... Bu günler de gelir geçer inşallah. Ama biz hep ölümü; yattığımızda yastığımızın altında, kalktığımızda karşımızda bilelim...
Şer gibi gözüken nice hadise vardır ki bizler için hayırlara vesiledir… Yeter ki insan olarak insanca yaşamanın, birbirimize bugünlerde hasret kaldığımızı da aklımıza getirerek daha saygılı daha anlayışlı daha affedici olarak mukabelede bulunmamız gerektiğini anlayalım.
Sağlıcakla kalın...
      Abdülkadir Türkölmez
 
 
ŞİİR
 
              ACI HAYAT
 
Bahar gelmiş canım memleketime.
Açan çiçekleri koklayamazsın.
Yağmurlar yağarken toprak üstüne.
Düşen damlaları toplayamazsın.
 
Adalet tutuklu, merhamet sürgün.
Uğraşma aklını erdiremezsin
Yorgun bedenleri kaplamış vurgun.
Pespaye ömrü sürdüremezsin.
 
Olmuşsun evinde mecburi mahpus.
Her şeyden tatlı can, sen kıyamazsın.
Mabetler kapalı sokaklar suspus.
Yasaktır aynı safta duramazsın.
 
Boğazlarda düğüm düğüm hıçkırık,
Soluklar kapanır ağlayamazsın.
Bedenleri kaplar geçmez kırıklık,
Ruhun ağır yükünü taşıyamazsın.
 
İsyanı doldurma kırık testine
Mekr-i ilahiyi durduramazsın.
Âlemin direği dua üstüne,
Mevlâ'ya dönmeden kurtulamazsın.
 
Çileler kutlu doğuma gebedir.
Bu dünyayı sahipsiz mi sanırsın?
Gün gelir ölü kalpler dirilir.
Ona hükmedeni elbet tanırsın.
 
Niyazı belâya kalkan eyleriz.
Zerresi gönle dokunamasın.
Ne gelirse Rabb'den iman ederiz.
Bizi rahmetinden ayrı koymasın.
                
                     Zuhal Güzel
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
OĞUZ KAĞAN:  Hun-Oğuz destanı kahramanıdır. Nûh aleyhisselâmın torunu olan Türk’ün neslinden Kara Han'ın oğludur. Allah’ın varlığına ve birliğine inanırdı. Üstün kahramanlık ve teşkilatçılık yeteneklerine sahipti...
Oğuz Kağan Destanı'na göre gençliğinde, Oğuz boylarının canına ve malına zarar veren korkunç bir canavarı öldürerek meşhur oldu. Milattan önceki bin yılı içinde, Asya ve Avrupa kıtalarındaki devletleri itaati altına aldı. Azerbaycan, Kafkasya, Anadolu, Irak, Suriye’ye sefer edip, Şam’a kadar geldi. Oğuz Han'ın bu seferinden pek çok coğrafî millet ve boy adı zamanımıza kadar gelebilmiştir.
Destanî Oğuz Han'ın, Türkçe “Alp Er Tunga”, Çince “Mete”, Farsça “Efrâsiyâb” olduğu da rivayet edilmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.