Ecdadın Ayasofya’ya katkısı

A -
A +
İkinci Selim Han’ın vefatından sonra tahta geçen Sultan Üçüncü Murad Han, dört adet mermer mahfil ile Ayasofya’ya devrinin mührünü vurdu. Eski devirlere ait iki büyük küpü Bergama’dan, getirterek câminin içine şadırvan yaptırdı. Birinci Ahmet Han zamanında 1607 (H. 1016)’da mihrap duvarına Besmele-i şerif çini işlemeli olarak yazıldı.
Dördüncü Murat Han, taş kürsü ve bir minber yaptırıp Tenekecizâde İbrâhim Efendi’nin nefis hattı ile yazılmış levhalarla duvarları süsledi. Birinci Mahmut Han da hünkâr mahfilini, câminin yanındaki duvarları, devrin Kütahya ve İznik çinileriyle kaplı olan kütüphaneyi, şadırvan, mektep ve imaret yaptırdı. Üçüncü Ahmet Han da câminin büyük kubbesine asılı olan büyük top kandili yaptırdı. Ayrıca bu devirde yeni bir hünkâr mahfili yapıldı. 1809’da Sultan İkinci Mahmut Han tarafından tamir edilen Ayasofya Câmii kırk yıl kadar sonra Sultan Abdülmecid tarafından 1847 senelerinde tekrar büyük bir tamir gördü. Vefat eden Şeyhülislâm Mekkîzâde Mustafa Efendi’nin devlete kalan serveti bu işe tahsis edildi. Bugün mevcut olan ve Mustafa İzzet Efendi’nin hattı olan 7,5 m çapındaki lafzatullah, Peygamber Efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem ve dört halifesinin ismi şerifleri yazılı olan yuvarlak levhalar asıldı. Sultan Üçüncü Ahmet Han tarafından yaptırılan hünkâr mahfili bu tamir esnasında kaldırıldı. Padişahın câmiye gelişinde istirahat etmesi ve bazı kabuller yapması için yeni bir kasr-ı hümâyûn ile bir hünkâr mahfili, avlu kapısı yanına muvakkithane yapıldı ve avluyu çeviren duvar yenilendi. 1894 depreminde zarar gören Ayasofya Câmiinde büyük çatlaklar belirdi ve geniş mozaik satıhları sıva ile birlikte döküldü. Meşrutiyet yıllarında Marangoni, Jackson, Propper, Prost gibi Batılı mimarlara durumu incelettirildi ve tamiri için Mimar Kemâleddin Bey nezaretinde (gözetiminde) hazırlıklara girişildi. Ayasofya, Birinci Dünya Harbi'nden sonra İstanbul’un İtilâf Devletleri tarafından işgali sırasında Rumlar tarafından ele geçirilmek istendi. Osmanoğulları’ndan son halife Abdülmecid Efendi, 1923 yılı ramazanının Kadir gecesinde bu câmide ibadet etti...
            Emin Ceylan-İstanbul
 
 
ŞİİR
 
AÇILDI AYASOFYA
 
Şükür olsun Allah’a
Açıldı Ayasofya
Kapanmasın bir daha
Açıldı Ayasofya.
 
Seksen altı sene oldu
Ayasofya mahzundu
Fetih suresi okundu
Açıldı Ayasofya.
 
Çözüyor sorunları
Fatihin torunları
Açtılar Ayasofya’yı
Açıldı Ayasofya.
 
Büyük şair Necip Fazıl
Açılacak demişti
Dediği şimdi çıktı
Açıldı Ayasofya.
 
Her zaman umudumuz
Reis-i cumhurumuz
O bizim onurumuz
Açıldı Ayasofya.
 
Şükür namazı kıldım
Kılınca rahatladım
Sevincimden ağladım
Açıldı Ayasofya.
 
Süleyman’dan selam olsun
Açanlar hep var olsun
Fatih’in ruhu şad olsun.
Açıldı Ayasofya.
 
  Süleyman Usta-İstanbul
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
ELEM: Birbirine benzeyen ağrı, acı, keder, sancı, dert, gam, kaygı gibi kelimelerin eş anlamlı olanıdır. Elem-zede, elem çeken elemli kimse anlamındadır.
Sözlük anlamı acı çekmek ağrı hissetmek anlamında isim olan elem kelimesi yine aynı kökten gelen çok acı veren anlamındaki elim kelimesiyle de aynı köktendir. Elim kelimesi Kur'ân-ı kerîmde yetmiş iki yerde zikredilmiştir. Elem kelimesi terim olarak ahlâk konusunda temel kavramlardan birisidir.
Mutluluk kelimesinin anlamını tamamlama açısından da karşıt önemde bir kelimedir. Yani mutluluk insan gönlünün haz aldığı bir hâl olduğu gibi elem de yine insan gönlünün yaşadığı üzüntünün ifadesi bakımından birbirini tamamlamaktadır. O bakımdan mütefekkirler dünyevi lezzet ve mutlulukların uzun sürmesinin mümkün olmadığını belirterek kişinin gönlünü manevi duygulara yönlendirmesinin daha anlamlı ve olacağını belirtmişler ve hayatlarında uygulamışlardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.