Aşk ona benzemektir

A -
A +
Sevgi kâinatı çepeçevre kuşatır. Bunu görmek için gözümüzü açıp etrafımızdaki canlılara bakmamız yeterlidir. İnsanların kalbinde bulunmadığı müddetçe, onları zulme ve kayıtsızlığa, duyarsızlığa sevk eden bir duygudur.
Sevgi gösterilmeyen bir insan yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun, problemli bir çocuk olarak kalacaktır ve hırçınca etrafına saldırıp sürekli eleştirecektir. Yakınlarına ve arkadaşlarına her daim sıkıntı çıkaracaktır. Bencillik sevgi gösterilmeyen bir insanın kaçınılmaz sonudur. Çünkü Ben’i yaşatan ve tatmin eden yegâne şey sevgidir.
Sevginizle yük olmayın! Sevgi kişiler arasında sabır ve tahammül sınırlarını genişletir. Bu anlayış ve hoşgörüyü kötüye kullananlar, sevginin masumiyetini katlederler. Sevdiklerimiz sevgimizden dolayı diğer insanlara karşı oluşturduğu savunma sistemini bize karşı etkisiz bırakır. Kendisini bütün temizliği ve saflığı ile bize açar. Bunu yaptığı için bir insana sevginizi yük edip onu pişman etmeniz, o kişinin geleceğe ve yeni insanlara karşı olumsuz olarak ön yargısını besler.
Sevgi kutsal bir duadır. Gönlü kırılan birinin duasının kabul edildiğini biliniz. Ve titreyiniz, kalbini kırdıklarınızın sessiz kalışından. Kim niçin ve nasıl, arada sevgi bağı olunca gönül kırar ise, bilsin ki karşısındaki insana yaşattığının aynısını muhakkak bir gün yaşayacaktır.
Sevilen değil, genelde seven değişir. Muhabbet arttıkça aşk büyür. Acziyet kudrete, korku cesarete dönüşür. Cesaretin kırıldığı tek yer, sevdiğini kaybetme korkusudur. Kudretin söndüğü yer sevgilinin gözleridir. Bunun dışında ne bir korku ne bir acziyet vardır.
Kimi sevdiğimizin önemi vardır. İnsanı seven insanlaşır, şeytanı seven şeytanlaşır. Aşkın kanunudur; âşık maşuka benzer, onu taklit eder. Çocuk ruhlu birisini seven çocuklaşır. Taklit etmektir. Onun gibi gülmek, onun gibi yemek, onun gibi konuşup onun sevdiği şeyleri sevmek, sevmediği şeylerden vazgeçmek… Ona benzemek, ona yaklaşmaktır, o olmaktır; aşk.
Aşkın büyüsü budur; mantığın kalbe baş eğişi…
Tunahan Dağaşan
 
 
ŞİİR
 
SON MASAL
 
Söyle usandın mı benden masalcı?
Anlat diye diye yordum mu seni?
Bu defa ben yolcu sen ise hancı
Alıp gideceğim burdan ben beni
 
Belki ömrüm yolda nihayet bulur
Buğulu sesinle son bir kez anlat
Bana öyle bakma suçlama n’olur
Şu çocuk yanımda bütün kabahat
 
Tüm her şeyi hayaline bıraktım
Senin ellerinde mekân ve zaman
Kurgula gönlünce sadece şartım
Beni yapacaksın asıl kahraman
 
Günlerce iz sürüp sonra ininde
Kavga ettir yedi başlı yılanla
Aşılmaz dağların sarp geçidinde
Yarışayım akıp giden zamanla
 
Büyülerle düşsün canıma ağrı
Çölde susuz bırak arattır vaha
Ya da bir gemide üstüme doğru
Kanatlansın ateş kusan ejderha
 
İster kırk harami toplanıp birden
Baskın versin bir gecenin üçünde
Bu masala dair tek ricam senden
Bir nefeslik umut olsun içinde
 
Osman Ercan
 
UNUTULMAZ MEKÂNLAR
 
BEYRUT: Lübnan'ın başşehridir. Deniz etkisinden biraz korunan bir körfezin kıyısındadır. Uzun yıllar Orta Doğu'nun ekonomik, fikir ve kültür merkezi olan Beyrut, 1970'lerden sonra başlayan toplumsal ve siyasal karışıklıklar sonucu bu özelliğini kaybetmiştir. Beyrut, Osmanlı döneminde planlı bir gelişme göstermişti. 1943'te Lübnan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra gelişigüzel ve hızlı bir büyüme dönemine girmiştir. 1950-70 yılları arasında Orta Doğu'nun göz bebeği idi. Lübnan'ın serbest ekonomi ve döviz sistemi, altın esasına dayalı istikrarlı ve konvertibl parası, banka hesaplarının gizliliğini sağlayan kanunları, çekici banka faizleri Beyrut'u Arap zenginlerinin bankacılık merkezi hâline getirmişti. Ayrıca deniz ve hava yoluyla dünyaya açılması ve yabancı firma ve bankalar içinde Orta Doğu'ya girmek açısından ideal bir üs olan Beyrut, serbest liman bölgesiyle Orta Doğu'nun en büyük antreposu olmuştu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.