Bu ocak sönmemeli -1-

A -
A +
Manahoz Deresi, Sürmene Vadisi’nin bütün hatıralarını, sevinçlerini, kahramanlıklarını, gözyaşlarını, damla damla biriktirip döker Karadeniz’in bağrına. Beşköy ise, yörenin ilim irfan merkezidir âdeta. Trabzon’un ve Türkiye’nin en seçkin simalarının yetiştiği belde, maalesef tarih boyunca büyük ihmallere uğramış; bu ihmaller, yöre insanının neredeyse topyekûn terk-i vatan etmesiyle sonuçlanmıştır. 1990 nüfus sayımına göre Köprübaşı’nın toplam nüfusu 15.000 iken, bugün yalnızca 5.000'dir. Duyan, soykırım olduğunu sanır.
Beşköy Yılmazlar (Mezire) Camii ve medresesi,  Beşköy’ün ilim kaynağıdır yüzyıllardır. Caminin tabelasında 1554 tarihi yazılı. Ceviz ağacından yapılan tarihî eser, ahşap sanatının eşsiz bir örneğidir. Burada hafızlar sussa, ağaçlar-taşlar dile gelir. Ağaçlar minare, kayalar müezzin olup ezan okur âdeta. Yüzyıllardır Türkiye'ye nice âlimler ve devlet adamları yetiştiren beldenin ruh ve maneviyat kaynağı Mezire. Nice efsaneleri bağrında barındıran nur-ı mücessem cami ve medrese bu günlerde âdeta ölüm sessizliğinde. Sayısız hafız, imam ve âlimin yetiştiği ilim ve irfan merkezi külliyede, yüz yıllardır devam eden hatim geleneği son dersiâm Hacı Yusuf Efendi (Yazıcı) sayesinde hâlen cuma günleri devam etmekte. Lakin koruma altındaki eser sahipsiz. Caminin eşsiz bir sanat eseri olan kürsüsü sökülüp yerine fabrikasyon bir kürsü konmuş. Mihrabın doğal hâli de maalesef modern zamana yenilmiş. Tavanlar yer yer alelade lambriyle kaplanmış. Kur’ân bülbülleri susmuş, meydan örümceklere kalmış.
Belki de türünün tek örneği olan ahşap minare çirkin bir şekilde hurda saclarla kaplanıp çürümeye terk edilmiş. Duvarların boyası rutubetten dökülmüş. Benzerleri restore edilip çatıları orijinal kiremitle kaplanırken, mübarek caminin çatısı sacla kapatılmış.
Şimdi Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğüne soruyorum. Ortahisar Camii’nin döşeme mozaiklerini cam fanusla koruma altına alırken, ahşap işlemeciliğinin en güzel örneklerini barındıran ve benzeri çok az bulunan Yılmazlar Camii, bu ihmali hak edecek ne suç işledi.
İdris İspiroğlu
 
 
 
ŞİİR
 
Sürgündeki Hayaller
Karanlığın ardından gün kavuştu sehere
Sonra dağdan bir ışık göründü usul usul,
Zaman durmadı aktı boyun eğdi kadere
Ufkun ardı akşama büründü usul usul
 
Isıtıp aydınlatan güneşin feri söndü
Uzadı tüm gölgeler üşüdü her tarafı
Cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar evine döndü
Ne gündüz ne geceydi yaşıyordu Araf’ı
 
Artık kızıl ufuklar gebeydi karanlığa
Adım adım yaklaşan şimdi onun sonuydu
Aldı çaresizliği yükledi bir çığlığa
Attığı bu çığlığı bir tek kendisi duydu
 
Kaçınılmaz son geldi çekildi siyah örtü
Birer birer kayboldu uzayan o gölgeler
Hayalleri güzeldi yaşananlarsa kötü
Kurduğu tüm hayaller uzakta sürgündeler
 
Donuk bir ışık ile umutları yeşerdi
Aydınlığı düşledi bakarken doğan aya
Kopup geldi bulutlar önüne perde serdi
Kapadı gözlerini daldı derin uykuya
Osman Ercan
 
 
 
UNUTULMAZ ESERLER
 
KÜL TİGİN ÂBİDESİ: Kağan olmasında ve devletin kuvvetlenmesinde birinci derecede rolü olmuş kahraman kardeşine karşı, Bilge Kağan’ın duyduğu minnet duygularını ifade eden, bizzat hükümdar ağzından yazılmış kitabedir. Yere devrilmiş vaziyette bulunmuştur. Rüzgâra maruz kalan kısımlarında tahribat ve silintiler vardır. Yüksekliği 3,75 metredir. Saf olmayan mermerdendir. İtina ile yontulmuş, yukarı doğru daralmaktadır. Dört cephelidir. Abidenin doğu cephesinin üstünde kağanın işareti vardır. Batı cephesi Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer üç cephesi Türkçe kitabelerle doludur.
Abidedeki kitabeleri, Bilge Kağan ve Kül Tigin’in yeğeni Yollug Tigin yazmıştır. Satırlar yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve sağdan sola doğru istif edilmiştir. Satırların uzunluğu 235 cm kadardır. Cetvelden çıkmış gibidir. Âbidenin Çince kitabesinde Türk-Çin dostluğu, Türk İmparatorluğu ve Kül Tigin methedilmekte, tanıtılmakta ve tarihler düşürülmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.