İrade terbiyesi ve akıl sağlığı

A -
A +
  Sosyal medyayı ne zaman açsam karşıma bir psikoloji danışmanı, kişisel gelişim uzmanı ya da "yaşam koçu" çıkıyor. Mutluluktan, huzurdan şundan bundan bahsediyorlar. Sorunları dile getirip, çözümler sunmaya çalışıyorlar. Her sorunun ortak bir çözümü varmış gibi ya da her sorun her insanda aynı çözümle halledilecekmiş gibi. Herkes aynı acıyı aynı şekilde ve şiddette yaşıyor gibi genel geçer teselliler. Bazen gerçekten bunları görmek insanı bunaltıyor. Hele de hiç evlenmemiş birinin evlilik ile ilgili ahkâm kesmesi ya da geçim sıkıntısının yanından bile geçmemiş bir yaşam koçunun, evine et alamayan bir adamı teselli etmesi gibi. Demek ki insanların birilerine ya da fikirlere ihtiyacı var. Teselli aranıyor. Samimi olanlar da vardır ama genelde bu işin görsel bir şova dönüştüğünü düşünüyorum. İlerleyen zamanlarda her ailenin hekimi olduğu gibi her insanın da bir psikoloji danışmanı ya da yaşam koçu olacak sanırım. Sadece tüketip, üretmezse bir insan kendisini kendisine yük görür. Zamanla kendisine küser. Her şeye çabuk ulaşmak zamanla, tahammül ve sabır duygularını köreltir. Bir şeyleri hemen elde etmek onu değersiz kılabilir. Bu da insanı boşluğa düşürür. Günümüzde her şeye çabukça ulaşılmaktadır. İnsan hariç... Bir şeyleri çok isteyip kavuştuğunda boşluk ve yeni bir istek, isteyip bir türlü kavuşamadığında ise hissi ıstırap ve acı baş gösterir. Şu son üç beş satırdan sonra diyebiliriz ki; akıl sağlığının ipi istem ve arzu etme eylemlerine bağlıdır. Ve denilebilir ki, hemen bütün din ve doktrinlerin temelinde huzur, arzulara teslim olmama ve isteklere boyun eğmeme ile sağlanır. İradenin terbiye edilmesi akıl sağlığı için elzemdir. Din, irade terbiyesini tavsiye ve telkin ederken meseleyi sadece emir cihetinden (yönünden) değerlendirmek yerine, sağlık ve saadet eksenine göre de ele almak lazım. Terbiye edilmemiş bir iradenin insanı sürüklediği bunalıma, insandan topluma sirayet eden (yayılan) akıl sağlığı sorunlarına dikkat çekmek isterim.            Tunahan Dağaşan     ŞİİR                   Tövbe   Hak yeme, hakkını yedirme Yaradan'ını gücendirme Yarına çıkmak bir ihtimal Temiz kalbini kirlendirme.   Durma! Çabala, hep gayret et Etme hiç kimselere minnet Peşimizde bizim rızkımız Miskin olma, dön bak bi zahmet.   Kanaat en büyük zenginlik Helak eder bu açgözlülük Bırak bu yalanı, hileyi Bitsin artık bu kepazelik.   Yol almaktayız sona doğru Aç ellerini göğe doğru İçten bir dua, bir ürperiş Gözyaşın aksın yüze doğru.           Ömer Güneş-(Türkçe Öğretmeni)     GÜZEL YURDUMUZ   AFYONKARAHİSAR: Şifalı kaplıcaları, kaymak şekeri ve haşhaşı ile tanınan bir ilimiz... Eskişehir, Kütahya, Denizli, Uşak, Burdur, Isparta ve Konya arasında yer alır. Ege’nin Akdeniz’e ve İç Anadolu’ya açılan kapısı ve önemli bir kültür merkezidir. Afyon, İstiklal Harbi'nde mühim yer işgal etmiş, zaferlere sahne olmuş millî tarihimizde ve kahramanlık destanlarında asırlardır müstesna bir yeri bulunan tipik bir Anadolu şehridir...  Afyon’un ilk sahipleri Hititlerdir. Pek çok höyüklerde Hititlere ait tarihî zenginlikler ortaya çıkarılmıştır. Afyon kalesini yapan Hitit imparatoru “Mürsil”dir. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’daki Türk devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah bütün Anadolu gibi Afyon’u da fethetmiştir. Tarihin belirli dönemlerinde büyük savaşlara ve istilalara uğrayan Afyon’da Türk İstiklal Harbi'nin dönüm noktası olan Başkomutanlık Meydan Savaşı yaşanmıştır. 27 Ağustos 1922’de, Afyon yeniden hakiki sahipleri olan Türklerin eline geçti. 27 Ağustos’ta Afyon’un kurtuluş törenleri, 30 Ağustos Zafer Bayramında ise Dumlupınar’da törenler yapılır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.