Başarıya götüren birkaç adım

A -
A +
 
“Her şeyin bir vakti vardır. Doğru zamanı beklemeliyiz” Hazreti Mevlâna
■Ben her şeyi görebiliyorum fakat burada görmem için kullandığım sevgi adında âdeta bir dürbün var. Her şeyi onunla görüyorum. Görüş amaçlarım benim için son derece net. İç benliğim beni her zaman iyiye doğru götürür.
■Her şeyin farklılaştığı ve zamanla değiştiği bu dünyada konuların merkezi benim ve iyiliği görebiliyorum. Görmeye çalışıyorum.
■Ben affetmeyi seviyorum. Affetmeyi bir ilk yardım çantası olarak değerlendiriyor ve yeri geldiğinde kullanıyorum. Evet, “affetmek” bir ilk yardım çantasıdır. Affetmeye hazırım.
■Eleştiri, suçluluk veya utanma duygusu, pişmanlık, eleştiri almak, korku gibi duyguları sırtımızdan attığımızda kendimizi ruhen çok hafiflemiş olarak göreceğiz. Zihnimizin de rahatlamış olduğunu hissedeceğiz.
■Bu sebeple “önce kendi bilincime uygulanan tepkiden dolayı kendimi affediyorum. Sonra da karşıdaki insanı affedebilirim” diyebilmeliyiz.  Bu yaklaşım hepimizi rahatlatacaktır.
■Eski meseleleri kapatmak istiyorum. Geçmişteki konuların olumsuz gölgesi altında yaşamak istemiyorum. Ben geçmişimle birlikte hayatımı sürdürmeyi istemiyorum. Bu yükü sırtımda taşımayı kendime bir eziyet görüyorum.
■Bu zamana kadar bu olumsuzlukları taşıdığım için kendi vücudumdan kendi bedenimden özür diliyorum. Affetmelerini istiyorum.
■Ben insanları ve kendimi sevdiğim için kendimi de affediyorum.
Sonuçta insan kendi hareketlerinden sorumludur. Ve hayatta ne ekerse onu biçer. Onun için kimseyi suçlamaya cezalandırmaya gerek yok.
■Tüm insanlar, ben de dâhil olmak üzere kendi bilinçlerimizin kanunlarıyla yaşıyoruz. Bu kanunları anayasayı değiştirmek bizim elimizde” diyebilmeliyiz.
■Öfkelenen, kin tutan tarafınızı bir tarafa bırakıp sevgiyi kucaklamalısınız.
■Şimdi şu anı yaşıyorum ve şu anın mutluluğunun tadını yaşıyorum, demelisiniz.
■Beni mutlu olmam yönünde destekleyen iyi alışkanlıklarım var. Çünkü ben kusursuz ve mükemmel olmayı istemiyorum.
■Eğer olumsuz bir alışkanlığım varsa ilk başta bunu bırakmakta zorlanabilirim. Bu sorunları kalbimin derinliklerinde sevilmeyi bekleyen bir nokta olarak algılıyorum. Belki bilincimde, benim mağaralarımda aydınlatılmayı bekleyen bir noktam var. Oranın aydınlatılmasını bekliyorum.
          Erdinç Üstündağ- Uz. Psikolog
 
 
ŞİİR
 
      Kütahya'm benim
 
Ne güzel bir hava, yine kar yağdı,
Dillere destandır Kütahya'm benim.
Görünce yüzüme bir güneş doğdu,
Kızlara fistandır Kütahya'm benim.
 
Dağdaki çobanın çıkısı başka,
Ekmek dilimleyen çakısı başka,
Yediği ekmeğin kokusu başka,
Dağları ormandır Kütahya'm benim.
 
Büsbütün bürünür kışın beyaza,     
Gece karanlıkta çeker ayaza,
Bereket getirir bahara yaza,
Tarlası harmandır Kütahya'm benim.
 
Tembellikten yana yoktur hevesi.
Kesilmez gençliğin yolda nefesi.
Bütün mevsimlerde dolu küfesi,
Ovası bostandır Kütahya'm benim.
 
Kadir Fidan der ki: “Bendedir vefa,
Maşuktan gelirse güzeldir cefa,
Yüzümde tebessüm gönlümde sefa,
Derdime dermandır Kütahya'm benim”
 
Kadir Fidan/"Dağların Şairi"
 
 
 
TÜRKÇE YABANCI KELİMELER
 
KADÜK: Bu kelime Fransızcadan dilimize geçmiş sıfattır. Fransızca “caduc” veya “caducité” yazılır aslı Latincedir.  “Hükümsüz, geçersiz” anlamındadır. Bu kelime özellikle usule ait bir eksiklikten dolayı yasalaşamadığı için yahut yasalaştıktan sonra uygulanmayıp fiilen terkedildiği için hükümsüz kalan bir proje veya yasa için kullanılır. Bazı entelektüellerin konuşmalarında ve yazılarında kullandığı bu kelime bir şeyin artık yok hükmünde olması veya çelişki durumunda geçersizleşmesi anlamında dile getirilir. Bir işlemin, bir yasanın, bir sözleşmenin, bir anlaşmanın altını dolduran usul, yetki, esas gibi şeylerden birinin veya birkaçının yok olması sebebiyle artık o yasa havada kalır. Bu duruma yasa kadük (düşmüş) oldu denilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.