Sözü anlayan gelsin

A -
A +
 
Arkadaş kelimesinin anlam olarak karşılık geldiği bir diğer kelime; ayakdaş. Adımınızın yanında bir diğer ayak izini bulunduran kişi... Çiçek dolu bahçelerden geçerken sağlam basan ayakların dikenlerin üzerinden geçerken de gülümseyebilen yüzün ta kendisi arkadaş, ayakdaş.
Şair İsmet Özel hayatın kendisi için dokunaklı bir şarkı olmadığını söyler. Dokunaklı bir şarkının nakaratını hayatın ses tellerine kulak verdikçe ritmi yakalayıp hüzünle yükselen nağmeyi, huzurla dindiren sestir arkadaş. Kelime avına çıkmadan, cümlelerin anlaşılırlığı ile ruhu yormadan hissiyatıyla bizi anlayana ihtiyacımız var.
Eşrefoğlu Rûmî der ki: “Dil dudak deprenmeden sözden anlayan gelsin.”
Baktığımız manzaranın güzel olmadığını söyleyen ile değil, sırtımız dönük olduğunda göremediğimiz güzellikleri, bize kalp aynasından yansıtanla arkadaş olmalıyız.
Sesi hiddetlendiren duyguların zamanı geldiğinde sessizliğine de razı olan bizi feraha kavuşturacaktır.
Arkadaşlığı bir kalıba sokmadan, ruhun en açık penceresinden hafif esen bir rüzgâr olarak esmesine izin veriyorum hayatımda. Bir nehrin, denizin teslimiyetinde; suya düşen gözyaşının sevinçten mi hüzünden mi olduğuna aldırmadan akmaya devam ederek bütünleşen varlıktır arkadaş.
Bir merhabadan daha fazlası, zarafetin merkezi... Hakkı söyleyen, hakikati işaret eden insanlarla birliktelik kalbî olgunluk mertebemizi geliştirir. ‘'Sûretine bak dostun amma, sîretidir senin muhatabın. Sanırsın ağızda olan dildir, konuşturur insanı/ duyduğun kalbin nabzıdır./ kalbinde yankılanan.’'
Zarifoğlu’nun da dediği gibi; “Bize ağır gelen kendimizdir.” Kendimizden uzaklaşmak mümkün olmadığı gibi, ağır gelen yükü de hafifletmek o kadar kolay olmuyor. En iyisi diyoruz, en iyisi yükümüz de olsa bize tebessümü hatırlatan, imkânsızlara karşı mümkünleri savunan bir yürek, en iyisi.
Yazının başından sonuna kadar hatıralarıyla yâd ettiğimiz kişiye dil ile kalp ile ‘iyi ki’.
Hafif esen rüzgârım, sen de iyi ki...
        Ebrar Dumlu
 
 
ŞİİR
 
       Neredeler?
 
Karun gibi zengin olan,
Hani nerde neredeler?
Ufku geniş engin olan,
Hani nerde neredeler?
 
Herkesi dost sandıkların,
Her saniye andıkların,
Uğruna çok yandıkların,
Hani nerde neredeler?
 
Saçı başı hep ak oldu.
Sararan bir yaprak oldu.
Dedem ninem toprak oldu,
Hani nerde neredeler?
 
Yalan dünya bomboş bir han.
Hiç kimseye kalmaz cihan.
Yüzyıllardır ölen insan.
Hani nerde neredeler?
 
Nöbetçi der; şanlı nerde?
Hamamlılar hanlı nerde?
Kılıçları kanlı nerde?
Hani nerde neredeler?
 
  'Nöbetçi Şair' -Şahin Ertürk
 
 
 
UNUTULMAZ KÜLTÜRÜMÜZ
 
AHİLİK: Nevşehir ve çevresinde Ahilik-Yârenlik gibi ananevi derneklerin izleri görülmektedir. Nevşehir’de hâlen “Akran” kelimesine “Yâren” denilmektedir. Ahilik, kelime anlamı olarak Arapça “kardeşim” veya Türkçe “akı” (Divan ü Lügat’it Türk’te) “cömert”, “eli açık” anlamında kullanılmaktadır. Terim olarak, XVIII. yüzyıldan sonra bir esnaf-sanatkâr birliği hâline dönüşmüş olsa bile, XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da görülmeye başlayan, Anadolu’nun vatanlaşmasında ve Osmanlı Devleti’nin kurulmasında büyük rol oynayan dinî, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasî boyutları olan bir sistem olarak tarif edilebilir. Denilebilir ki ahilik, imanın amele dönüştüğü, Anadolu’nun vatanlaşmasını, Osmanlı’nın “cihan devleti” olmasını sağlayan dünyevi ve uhrevi bir sistemdir. Ahiliğin başlangıçta bir esnaf teşkilatı olarak ortaya çıkmadığı, içlerinde kadıların, müderrislerin, devlet adamlarının, askerî görevlilerin de olduğu; ahilerin toplumun bütün kesimlerini kucakladığı bilinmektedir. [http://www.kirsehir.gov.tr/ahilik-kulturu]
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.