Herkes değerlidir -3-

A -
A +
Hepimiz biliyoruz ki günümüzde üniversite tercihleri çok önem arz etmektedir. Ama kimi iki yıllık kimi dört yıllık eğitim sonunda öğrencilerin büyük bir kısmı hayal kırıklığı yaşayabilmekte hayata küsmekte okuduğundan zevk alamamaktadır… Bunun nedeni nedir? İlk başta çocukluğundan beri beğendiği, hoşlandığı ideali olan mesleğe yönelmeyip annesinin babasının öğretmeninin veya sosyal etkinin vb. isteğiyle meslek seçmeye yönelmesidir. Bir diğeri ise gelecek endişesinin verdiği mecburiyettir. Nasıl mı? “Açıkta kalmayayım da hangi bölüm olursa olsun” diyerek, ya da yukarıda belirttiğimiz “başka nedenlerden dolayı” sevmedikleri istemedikleri veya mecbur kaldıkları dallarda tercih yaparak eğitim görenlerin sayısı binlercedir... Bu öğrenciler daha sonra ya yeniden başka bir branşa yönelmekte, ya aldığı eğitimin yani kariyerlerinin dışında, hobi olarak sevdikleri başka bir işle uğraşmakta, ya da istemeyerek seçtikleri mesleklerini, ömür boyu mutsuzlukla sürdürmektedirler.
Gönümüzde, doktor diploması olduğu hâlde ses sanatçılığı yapan, ya da kimyager, mühendis vb. olduğu hâlde başka iş alanlarına yönelen birçok ünlüyü bilmekteyiz.
Mesleğimiz ne olursa olsun, birçoğumuz aynı zamanda anne babayız. Gelin egolarımızdan, “ben” merkezli düşünmekten vazgeçelim. Eğitimcilerin rehberlikleri doğrultusunda, “göz nurumuz, biricik” evlatlarımızın ilgi ve yeteneklerine, seçimlerine saygı duyalım. Bu konuda anne baba, öğretmen ve gerekirse profesyonel destek alarak çocuğumuzun yeteneğini, neye yatkın olduğunu gelecekte nasıl bir meslek olursa başarılı olabileceğini belirlemeye çalışalım.
Sevdikleri mesleği edinmelerine katkıda bulunalım. Mutluluklarına vesile olalım. Göreceksiniz, onların tebessümü, bizim yaşama sevincimiz olacaktır. Unutmayalım ki en iyi meslek, severek yaptığımız meslektir. Mesleğini sevmeden yapan bir hekimin hastaya moral ve motivasyon verebilmesi mümkün müdür? Mesleğini sevmeden yapan bir öğretmenin çocuklara şefkat ve merhamet göstermesi ne kadar gerçekleşebilir? Mesleğini seven insanlar çevresine de enerji katar… Sevgiyle kalın…
       Seyfettin Karamızrak
 
 
ŞİİR
 
      Öğretmedi ki sevmeyi
 
Bila tedbir (tedbirsiz) yakalandım,
Ne olduğumu şaşırdım
Bir anda kapıldım,
Ne olacağını sandım…
 
Yükledi kalbime en acı duyguları.
Yükledi kalbime hüznü kederi,
Öğretmedi ki sevmeyi,
Belki de istemiyordu, sevilmeyi.
 
Bakmasaydı bana öyle,
Sevmezdim ben de,
İçimdeki kıvılcımı,
Söndürürdüm tek nefesle.
 
Özlem duyardım tabii ki,
Biraz da kavuşma isteği.
Bilmeyince sevmeyi,
Unuturdum çehresini…
               Nazar Sarıca
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
MELUL: Bazı kelimeler bir dönem çok sık kullanılsa da unutulmaya yüz tutmuş iken bazı kelimeler romanlarda, bazıları hikâyede, bazıları türkülerde yaşamaktadır. “Mahur Beste”deki mahur kelimesi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanı olarak dilimizde bilinirken, “diyet” veya “forsa” ya da “vire” kelimeleri Ömer Seyfettin’in hikâyeleri sayesinde yaşamaktadır. Melul kelimesi de “Ela gözlüm ben bu ilden gidersem” türküsündeki “Kerem et aklından çıkarma beni/Ağla gözyaşını sil melul melul” mısraında yaşamaktadır. Melul kelimesi Arapça melâl kökünden gelen bir sıfattır. Ahmet Haşim’in “melali anlamayan nesle aşina değiliz” mısraı da melal kelimesini şiirimizde yaşatmaktadır. Melul kelimesinin 1. melâlli, usanmış, bıkmış, bezmiş anlamı 2. mahzun ve acıklı anlamı vardır. Türküdeki mısrada bu anlamda kullanılmıştır. Benzer anlamda olmakla birlikte melal kelimesi de 1. usanma, bıkma. 2. sıkılma, sıkıntı anlamlarına gelmektedir. Bu anlama gelen melel ve kederli anlamında melîl şeklinde yazılışı da vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.