Tarih ilminin önemi -1-

A -
A +
Tarihin en uzun soluklu milletlerinden biriyiz. Tarihin mihenk taşıyız. Hatta baş mimarıyız… Evet doğru tahmin ettiniz. Türklerden bahsediyorum. Hani şu "çılgın" olanlar!.. Nice imparatorluk yıkıp kuranlar, uçsuz bucaksız topraklara hükmeden, çağ açıp çağ kapatan Türklerden... Türk tarihinde elbette birçok beylik, devlet hatta imparatorluklar bulunur. Kurduğumuz kadar yıktığımız da fazladır. Her olay tarihten bir tecrübe bir nasihattir. Aslında tarih en tecrübeli öğretmendir, talep edene… Talep etmeden, araştırmadan, kendi sınırlarımızı zorlamadan, yorulmadan -aslında günümüzde çok şey bir tık uzaklıkta- öğrenemeyiz. Konudan uzaklaşmayalım ve devam edeyim...
Bugün sizlerle Türk tarihinde belki de en önemli konuma sahip bir devletten bahsedeceğim. O devlet ki mazlumların hamisi, kutsal toprakların hâdimi. O devlet ki Peygamber Efendimizin övgüsünü almışlar. O devlet “DEVLET-İ ALİYYE” yani günümüzdeki tabiriyle “OSMANLI”... Birkaç satır öncesinde “Belki de en önemli konuma sahip devlet” dedim. Çünkü ilk olarak Türk’ün varlığını Avrupalılara iliklerine kadar hissettirmiş bir devlet. İkinci olarak sadece Müslümanların değil tüm insanlığın koruyucusu ve sığınağı olan bir devlet, yani “cihanşümul” bir devlet. Üçüncü olarak Peygamber Efendimizin övgüsünü almış bir devlet. Daha nice örnek sayılabilir buna. Peki ben bugün size Osmanlının bir özelliğini mi anlatacağım? Tam olarak evet diyemem. Aslında başta Türkler için “Tarihin en uzun soluklu devletlerinden biri” demiştim ya işte uzun soluklu bir süreçte olaylar, düşünceler aslında tekrar eder. Sadece farklı kılıflardadır bu tekerrür. Bunu şuna benzetebiliriz:
Bir çocuk düşünelim. Okula giderken farklı, akrabasına giderken farklı evde yatarken farklı giyinir ama çocuk aynı çocuktur. İşte tarih de öyle. Olaylar aynıdır, aynı olmasa bile çok benzerdir fakat çevre veya çağ gibi arka planlar farklıdır. Sonuç aynı mı aynıdır. O zaman tarihten ibret almamız lazım. Ben de bu yazımda Osmanlıda yaşanmış ibretlik bir olayı anlatarak tarih ilminin önemine değineceğim...
          Mustafa Utku Kayakağınlı
 
 
ŞİİR
 
 
            "REGAİP!.."
 
Dua olmasaydı kalıp arafta,
Dizilir miydim ip gibi safta?
Ömür tükenirken saat, gün, hafta,
Rabbim sen bağışla günahlarımı.
 
Defterim verilse sağdan mahşerde,
Bilirim sen varsın hayırda şerde,
Küstahlık yer etmiş aciz beşerde,
Rabbim sen bağışla bu ahlarımı.
 
Muttaki kulların sana Regaip,
Hak dinin İslam’dır batıla galip,
Bu günahkâr kulun affına talip
Rabbim sen bağışla bu vahlarımı.
 
Müminler inanır, bekler şefaat,
Allaha sığınır gelince afat.
Amel defterimiz kirlenmiş kat kat,
Rabbim sen bağışla günahlarımı.
 
                   Mustafa Sinan Ay
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI: "Beş Hececi" şairlerimizden biridir. 1904’te Uşak’ta doğdu. Sivas kadılarından Ömer Efendi'nin oğludur. İlköğrenimine Sivas’ta başladı ve orta öğrenimini Kabataş Lisesinde tamamladı. Mülkiye Mektebini 1927’de bitirerek, Bursa Maiyet Memuru oldu. Manavgat, Ünye, Savşat, Artvin, Edremit kaymakamlıklarında bulundu. Mülkiye müfettişi oldu, sonra Kütahya milletvekili seçildi. 1946’da, milletvekiliyken İstanbul’da öldü...
Fâruk Nâfiz geleneğinden gelen esaslarla yazdı. Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde dolaşırken tabiata hayran kaldı. Şiirlerinde annesinin, çocuğunun ölümü, ufuk ve deniz hasreti ve gurbet tedirginliklerini işledi. Ömer Bedrettin, Türk Edebiyatında, Türk halkının saf, temiz, hassas ve cana yakın niteliklerini dile getiren bir memleket şairi olarak anıldı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.