Deyimler ve anlamları

A -
A +
Bugün sizlere, günlük hayatımızda ve ifade biçimi olarak da kullandığımız deyimlerimiz hakkında bazı örnekler paylaşmak istiyorum:
Aba altından sopa göstermek: Sakin, yumuşak görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak, tehdit etmek.
Başından aşağı kaynar sular dökülmek: Hiç beklenmedik bir zamanda çok kötü, sıkıntı verici ya da utandırıcı bir olay karşısında vücudunu ter basmak, ürpermek.
Başını alıp gitmek: Nereye gideceğini bildirmeden, izin almadan gitmek.
Bildiğini okumak: Kim ne derse desin, istediği gibi davranmak istemekte ısrar etmek.
Bir çuval inciri berbat etmek: İyi olan, yolunda giden bir durumu yanlış davranış veya söz ile bozmak, olumsuz bir gidişe yönlendirmek
Bir Köroğlu bir Ayvaz: Bir karı kocanın ya çocukları yok ise veya çocukları büyüyüp yuvadan ayrılmış ise yaşlılık döneminde tek başına kaldıklarında daha çok erkek tarafından, sosyal durumunu ifade etmek için kullandığı söz.
Başında kavak yeli esmek: Sorumsuz ve kendi zevkleri uğruna işler yapan gençler için söylenen söz.
Çekirdekten yetişme: Bir işi küçük yaştan, çıraklıktan başlayıp öğrenme ve o işte ustalaşma.
Eti senin kemiği benim: Çocuk velisinin öğretmene ya da ustaya çocuğunu teslim ederken onun eğitiminde kendine tam yetki verdiğini anlatmak için söylediği söz.
Fol yok yumurta yok: Herhangi bir konu ile ilgili ortada hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış gibi bir kuşkuya düşene veya bu kuşkuyu yaymak için dile getirene karşı verilen tepki sözü.
İple çekmek: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek, çok istemek.
Kuş uçmaz, kervan geçmez: Çok ıssız, sapa, kır, insanın uğramadığı yer anlamında söylenen söz.
Sucuk gibi ıslanmak: Baştan aşağı, elbisesinin ve vücudunun her yanına su değdiğini, kuru yerinin kalmadığını açıklamak için kullanılan söz.
Süt dökmüş kedi gibi: Daha önce herhangi bir konuda asla suskun durmayan bir kimsenin bir kabahat işleyip de bu kabahatinden dolayı utanıp, korkup, çekinerek suskunluğunu ve kenara çekilmesi halini anlatmak için kullanılır.
          Tuğba Özönal
 
 
ŞİİR
 
                  Nerde?
 
Canlar pazarında âşıklar düşer derde,
Satarlar acı meyveyi yiyenler nerde?
Kimine ucuzdur kimine paha biçilmez,
Sabır tüccarına nefsi satanlar nerde?
 
 
Derdi yudumla içen âşıkların hâli,
Nefes bulunmaz gelmezse can u yâri.
Çeken âşıklara sabır satılır nefs-i zâri,
İnletir hâli, ruha vuslat ki, nefse asi…
 
 
Kalp gecesi, yiğitlerin aşk güreşi,
Nefsi yenenlerin içilir badesi.
Bize yüksek bu dağın gülü lalesi,
Pazarda kimse almaz bu dikeni.
 
 
Meyvem çürüktür nefsi ucuz satarım.
Tezgâha sığmaz, tartıya gelmez arım.
Taş kalmaz başka, nefse durmaz atarım.
Sen ki Selim burası aşk pazarı yok kârım.
 
                         Yavuz Selim Bulut
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
BAYRAM ALAYI: Osmanlı Devletinde Ramazan ve Kurban bayramlarında yapılan merasim. Padişah bayram sabahı bazan Hırka-i Şerif dairesinde ve bazan da saray mescidinde sabah namazını cemaatle kılar ve sonra has odaya gelirdi. Bundan sonra Bayram namazına gidiş hazırlıkları başlardı. Padişah tahtına gelip oturmadan önce, akraba ve yakınlarına hilatler giydirip tahtın sol tarafında bekletilirdi. Bunların arkasında devlet erkânı rütbelerine göre dururlardı. Bayram namazı genellikle Sultan Ahmet ve bazan da Ayasofya Camii'nde kılınırdı.
Bayram namazından sonra sadrazam, vezirler ve diğerleri dışarı çıkıp padişahı beklerler ve sonra alayla kubbe-i hümayuna kadar gelirlerdi. Burada bayramlaşma merasimini Babıali teşrifat kalemi idare ederdi. Resmî bayram törenine uygun olan bu merasim, son zamanlarda genellikle Dolmabahçe Sarayındaki muayede salonunda yapılırdı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.