​Zincire vurun şu itleri!

A -
A +

Yırtmak için ‘Tiyatro’ diyorlardı…

‘Kontrollü darbe’yi üflüyorlardı…

Belli ki birileri cesaret verdi, gerek kalmadı.

Şimdi göğüslerini gere gere ‘Hero’ (Kahraman) tişörtüyle endam ediyorlar.

Duruşmalarda da hiç utanmadan ‘kahraman’ övgüsünü kullanıyorlar.

Tiyatro artık salonlarda!

Hainler pis pis sırıtıp şehit ailelerini tahrik ediyor…

Yetmiyor, duruşmalarda hepsi topluca avukatlarını alkışlıyor...

Yakınları da onları…

***

Böyle olacağı belliydi…

İlk feryat, mayısta Silivri’de görülen duruşmada, 15 Temmuz şehidimiz Halil Kantarcı’nın eşinden gelmişti.

Şöyle diyordu Ayşe Hanım;

“Gözlerimizle şahit olduk ki çok iyi bakılmışsınız.

Takım elbiseleriniz içinde oldukça bakımlı,

Hemen yamacınızda dizilmiş avukatlarınızla oldukça rahattınız.

Hâkim, bir sanığın 3,5 saat süren savunmasını nasıl da hoşgörü ve nezaketle dinledi.

‘İftiradan bize dava açarlar da bunlara hiçbir şey olmaz’ diye düşünerek ayrıldık mahkemeden.”

***

Bir başka sitemi Sincan’dan işittim.

Aralarında davayı izleyen milletvekilleri de vardı.

Tespitleri şunlardı;

Suçlu olan da, suçsuz olan da ‘Ben niye cezaevindeyim?’ diye üzülür. Bunlarda zerre üzüntü yoktu. Hatta şımarma had safhadaydı.

Sanıklar utanmazca şehit yakınlarına ve gazilere sataştı. Pervasız bir duruşları var. Hiç utanma ve sıkılma yok.

Son zamanlarda cesaretleri çok artmış görünüyor. FETÖ taraftarları bile mahcubiyet duyardı, o dahi artık yok.

***

Oysa darbe sabahı beyaz külotla teslim olduklarında durum böyle değildi…

Menfezde yakalandıklarında da başları yerdeydi…

Ya şimdi!

Demek ki iş değişti…

Şehit yakınlarına kafa tutup, mahkemelerle kafa bulabildiklerine,

Pişmanlık duymak yerine kendilerini kahraman ilan edebildiklerine göre bir hesapları olmalı.

O zaman bizim de bir cevabımız olsun…

Turuncu tulumu giydirip, ayaklarından bile zincire vurun şunları…

En azından fiilen darbeye katılanları.

Vay efendim; uluslararası kamuoyunda Türkiye zor durumda kalırmış…

ABD’ye ne oluyorsa, bize de o olur.

 

​Zincire vurun şu itleri!

Darbeyi FETÖ’nün yaptığına inanmayan kaldı mı?

Kaldı…

CHP Merkezefendi İlçe Başkanı Sedat Demirci mesela…

Daha iki gün önce “Kontrollü darbe” dedi.

Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan da şüpheliyim…

Son zamanlarda sesi kesildi gibi…

Ama FETÖ’nün yaptığına hâlâ inanmıyor olabilir.

Yakın ekibi ve etkilediği bir kısım CHP’li seçmen de…

Bir de FETÖ’nün iğfal ettiği zihinler var.

Kapakları tamamen kapatmışlar…

Asla gazete okumuyor,

Televizyon izlemiyorlar.

Muhtemelen onlar da aynı kafada…

***

O zaman filmi geri saralım…

‘Yatakta basıp, şafakta asmaktan’ bahseden,

Tam 9 ay 10 gün önceki reklamlarında darbenin haberini veren,

Temmuz’da Türkiye’ye döneceklerini açıklayan,

ABD’den dönüş için takipçilerinden temmuz sonuna bilet isteyen,

15 Temmuz gecesi sevinç çığlıkları atan,

Halkı “Sokağa çıkmayın” diye tehdit eden,

Sözde darbe bildirisine, ağızlarına sakız ettikleri ‘yolsuzluk, diktatörlük’ kelimelerini sıkıştıran,

Darbe gecesi, teşkilattan atıldığı hâlde polis elbisesiyle Emniyet’in önündeki tankın içinden çıkan,

“Keşke eğitimci olacağıma albay olsaydım, daha fazla katkım olurdu” diyen,

Fetih sureleri isteyen FETÖ’cüler değil miydi?

***

Bakın, darbede suçüstü yakalanıp itirafçı olanları,

“Yine yapacağız” diye cezaevine mektup sokanları,

Darbeyi bildikleri için, hemen öncesinde yurt dışına tüyenleri,

Kendilerinden gördükleri O.K’nın MİT’e ihbarını,

Bu ihbar neticesinde darbeyi erkene almalarını,

Suçüstü yakalanan FETÖ elebaşlarından Adil Öksüz’ü kaçırmalarını,

Öksüz’le birlikte enselenen FETÖ’cü Kemal Batmaz’ı,

Aynı üste sobelenen FETÖ koleji sahibi Hakan Çiçek’i,

Sivil olmalarına rağmen onlara selam çakan hain askerleri,

Yayınları ele geçirmek üzere görevlendirilen TİB ve FETÖ yayın kuruluşu çalışanlarını,

Hepsinin üzerinden F serisi 1 dolar çıkmasını,

Onların WhatsApp yazışmalarını,

ByLock ve Eagle’dan haberleşmelerini,

FETÖ’cü doktorların yaralıları tedavi etmemesini,

Pensilvanya’daki baş hainin, darbe başarılı olamayınca, “Varsın bir sürü ahmak bir başarı elde etmiş gibi güledursun, düğünler dernekler kursun” diye 15 Temmuz’da direnen kahraman halkımıza ettiği hakareti saymıyorum bile.

***

Hâlâ mı inanmıyorsunuz?

Haşhaşilik böyle bir şey demek ki…

​Zincire vurun şu itleri!

Unutursak yine yaparlar…

Bosna Hersek’in bilge lideri Aliya İzzetbegoviç’in halkına vasiyeti şuydu;

“Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz. Size asla intikam peşinde koşun demiyorum ama, yapılanları da asla unutmayın.”

11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 22. yıl dönümüydü…

Bilge Kral’ın dediği gibi; düşmanlarımız mert değildi…

O yüzden, imanımıza, bayrağımıza ve devletimize sımsıkı sarılacağız.

11 Temmuz’u da, 15 Temmuz’u da unutmayacağız…

 

İstihbaratımızın büyük zaferi

Elhamdülillah, ülkemiz son dönemde huzura kavuştu.

Artık daha güvendeyizdaha güçlüyüz ve geleceğe çok büyük umutlarla bakıyoruz.

Fakat sanmayın ki düşman boş duruyor.

Şu son 10 güne bakmak bile kâfi;

Büyükada’da 15 Temmuz’un devamı için toplanan yabancı ajanlar ve içimizdeki hainler suçüstü basıldı.

- Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne AK Parti flamaları dolu(!) minibüsle dalmayı planlayan DEAŞ’lılar amaçlarına ulaşamadan enselendi.

Beşiktaş Stadyumu gibi noktalarda yeni bombalı katliamlara hazırlanan teröristler yakalandı.

Bunlardan birini bile başarsalar n’olurdu, düşünsenize…

***

FETÖ’sü, DEAŞ’ı, PKK’sı, DHKP-C’si, Türkiye’ye karşı birlik oldu, ortak çalışıyor.

Konya’da basılan DEAŞ hücresinde öldürülen teröristlerden birinin, daha önce PKK’ya üyelikten hapis yattığının ortaya çıkması buna bir örnek…

Ama devletimiz de artık tek yumruk ve 15 Temmuz öncesine göre en az 10 kat daha güçlü…

İstihbarat birimlerimize, güvenlik güçlerimize minnettarız.

Her şey çok daha iyi olacak inşallah.

 

 

O gece telefona çıkmayanlar…

Gazetemizin dün çıkardığı 15 Temmuz’a özel dopdolu üç ilavede, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci’nin dikkat çeken açıklamaları vardı.

“O gece telefonuma çıkmayanlara hakkımı helal etmiyorum” diyordu Temurci…

Ve o gece korkusuzca TGRT Haber ekranlarını kendisine açan İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören’e teşekkür ediyordu.

Evet, özellikle darbenin ilk saatlerinde kimin nerede olduğu, ne dediği, ne yaptığı çok önemliydi, kıymetliydi…

Neredeyse içinde doğup büyüdüğüm bu kurum ve bu kurumu bugünlere getiren Enver Ağabey, bizi millî ve manevi değerleri güçlü bireyler olarak eğitti.

FETÖ’nün panzehri nesiller yetiştirdi.

15 Temmuz gecesi Star gazetesindeydim…

Darbenin ilk saatlerinde gazeteye koşup, birçok arkadaşımla binada sabahladım.

Detaylarını, Bahçelievler Belediyesinin çıkardığı “Sözün Bittiği Yer; Gazetecilerin Gözünden 15 Temmuz” kitabında anlattım.

Hatırlarsanız, Gezi olaylarında da çapulcuları hedef alan ilk manşeti Nuh Albayrak Ağabey’imle birlikte, Türkiye gazetesinde attığımızı yazmıştım.

Böyle tarihî bir dönemde bu mesleği yapmak büyük şeref…

Kimseden teşekkür falan beklediğimiz yok…

Ne yapıyorsak rabbimizin rızasını kazanmak, memleketimize, milletimize borcumuzu ödemek için…

Fakat o kritik vakitlerde ortada görünmeyenler Enver Abi’nin kurumlarına ve O’nun yetiştirdiği insanlara laf söyleyince Selim Bey gibi kanıma dokunuyor…

​Zincire vurun şu itleri!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.