Kılıçdaroğlu 100 defa neyi söyledi?

A -
A +
Cumhurbaşkanı hafta sonu çağrı yaptı;
  • Ey Kılıçdaroğlu! Yiğitsen ‘PYD terör örgütüdür’ de…
CHP lideri, üç gün sonra cevap verdi;
  • Yüz defa söyledim, yine söyleyeyim… Bunlar terör örgütüdür. Oysa sen, Yargıtay’ın 2015’te bu örgütlerin terör örgütü olduğu yönündeki kararından sonra, PYD liderini Ankara’ya davet edip, ayağına kırmızı halı serdin.
İşte burada durmak lazım…
              ***
Evet, PYD elebaşı Salih Müslim Ankara’ya geldi.
Fakat 2013 ve 2014’te…
İkincisi, DEAŞ’ın Ayn-el Arab’ı (Kobani) işgal ettiği günlerde…
Girdim, kayıtlara baktım…
Kemal Bey’in “PKK terör örgütüydü. Genç, yaşlı, kadın, erkek demeden katletti. YPG ise kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” dediği dönemde gerçekleşmiş bu ziyaret.
Hatta bu sözleri AK Parti ve MHP’den sert tepki görmüş.
O dönem Kılıçdaroğlu’nun yardımcısı Haluk Koç da “PYD, PKK ile birleştirilmemeli” diye Genel Başkanını savunmaya çalışmış.
              ***
Yüz defa söylediğine göre mutlaka hatırlardım diye çok kurcaladım ama…
Sayın Kılıçdaroğlu’nun “YPG terör örgütüdür” cümlesine, arşivlerdeki hiçbir konuşmasında rastlamadım.
Kapalı kapılar ardında parti yöneticilerine söylemiştir desem…
Onlar da, YPG’ye terör örgütü demek için belge istiyor.
Hülâsa, işin içinden çıkamadım…
              ***
Gelelim kırmızı halıya…
Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği, Yargıtay’ın PYD’yi terör örgütü saydığı tarih, 21 Mayıs 2015…
Oysa YPG elebaşı Salih Müslim’in, ‘kulağı çekilmek üzere’ Türkiye’ye geldiği son tarih 2014.
Bu ziyaretlerden hiçbirinde, bir hükûmet yetkilisiyle görüşmemiş.
Yani, henüz resmen ilan edilmese de, terör örgütü elebaşı gibi muamele görmüş…
Öyle ayağının altına kırmızı halılar falan da serilmemiş…
Sadece istihbarat birimleri ile görüşmüş, Esad rejimi ve teröre bulaşmamaları için uyarılmış.
              ***
2015’te de Türkiye’ye geldiğini iddia eden bir yazar olmuş fakat, Dışişleri kaynaklarının Salih Müslim’i reddettiğine dair çok sayıda haber var.
Şayet, bilmediğimiz böyle bir temas olmuşsa bile, yine ortada kırmızı halı ile ağırlama falan yok.
Devlet bu…
Gerekliyse ilgili kurumlar herkesle görüşür, der geçeriz.
Ama anlayamadığım şu;
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı’nın salvosunu savuşturmak için “Bunlar terör örgütüdür” cümlesini kurduktan hemen sonra “Afrin’e girilmesini asla doğru bulmuyorum” deme ihtiyacını neden duydu?
Size de Yenikapı’dan sonraki U dönüşünü hatırlatmadı mı?
 
 
 
*******************
 
NATO ile birlikte mücadele!
 
Tablo net…
Devir değişti, eski çamlar bardak oldu.
50-60 sene önce kurulan ittifakların anlamı kalmadı.
NATO da öyle…
              ***
Türkiye, 1952’de NATO’ya girdi.
718 şehit verdiğimiz Kore savaşı yıllarıydı...
NATO da zaten 1949’da kurulmuştu.
Yunanistan, Almanya, İspanya bile bizden sonra katıldı.
Çoğu Avrupa’dan, 28 üyeye ulaştı.
Ordusu bulunmayan İzlanda da ittifaka dâhil oldu.
Dört yüksek komutanlık oluşturuldu; Avrupa, Atlantik, Manş ve Amerika-Kanada.
İttifakta başı çeken ABD’nin amacı, soğuk savaş yürüttüğü Sovyet Rusya’sını, ‘komünizmle mücadele’ adı altında dize getirmekti.
Başarılı da oldu.
Sovyetler çöktü, ABD süper güce ulaştı.
              ***
Gelelim asıl mevzuya…
NATO’yu var eden asıl unsurlardan 5. madde şuydu;
  • Üye ülkelerden birine yapılan tecavüz, tamamına yapılmış kabul edilir.
Birinin saldırıya uğraması durumunda, öbürleri saldırgan ülkeye karşı iş birliği içinde savaşmayı kabul etmişlerdir.
Yani, üye devletler birbirini korur ve kollarlar, bu amaçla iş birliği yaparlar.
Amaç kısmında ise şu ifade vardı;
  • Barış düzenini, uluslararası güvenliği, sosyal gelişmeyi, üye ulusların özgürlüğünü korumak…
Özeti; ittifak, savunma ve caydırma amaçlıydı.
              ***
Bu madde, NATO tarihinde sadece bir defa uygulandı.
O da, 2001’de ABD’ye yönelik 11 Eylül saldırılarından sonraydı.
ABD’nin sınırları tehdit altında falan değildi ama…
NATO liderliğindeki ISAF’ın emrinde Afganistan’a asker yığıldı.
Peşinden Saddam’ın devrildiği Irak savaşına destek sağlandı.
Çünkü, komünizm tehdidi ortadan kalkınca varlık sebebi sorgulanan NATO, ‘yeni tehdit’leri belirlemiş ve en başına da ‘terör’ü koymuştu.
              ***
İlk askerî müdahalesini 1992’de Bosna-Hersek’te, 1999’da Yugoslavya’da gerçekleştiren NATO, 2011’de Libya üzerinde uçuşa yasak bölgenin uygulanması, Akdeniz’de gemilere saldıran korsanların engellenmesi gibi çeşitli ek rollerde görev aldı.
Türkiye’ye faydasına gelince…
Birkaç defa başımıza sardıkları belalar için, 4. madde kapsamında acil toplanma zahmetinde bulundu.
Suriye’de F-4 keşif uçağımızın düşürülmesi, Suriye’den havan topu atılması ve DEAŞ’ın sınırımıza tehditleri münasebetiyle…
‘Türkiye haklı’, ‘hık-mık’ın ötesinde bir yararları olmadı.
Göstermelik gönderdikleri birkaç Patriot’u ise vermeleri ile almaları bir oldu.
Neyse ki, Türkiye’nin başında Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider vardı da…
Uçak sabotajına rağmen Rusya ile uzlaşma sağlandı…
Önce DEAŞ tehdidi savuşturuldu, sonra sıra PKK/PYD’ye geldi.
              ***
5. madde gereğince sınırlarımızı korumak için bizimle birlikte savaşmak zorunda olan müttefiklerimiz nerede mi?
Bu sorunun cevabını zaten biliyorsunuz…
Bir yandan müttefik ülkelere YPG bölgesinden tabutlar gönderiyoruz…
Öbür yandan da teröristlere verdikleri silahları imha etmeye uğraşıyoruz.
İcraata değil, lafa bakarsak; güya teröre karşı birlikte mücadele ediyoruz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.